Çağa seslenen bir evliyanın,
derin uykusunu yürür ayaklarım.
Yüzü eskimiş eskicinin, yaşlı ellerini
Alıp taşıyorum süt dişlerine çağımın
Sızıyor içeri, kimselere bilenmiş
Uzunca bir zamandan ayıklanarak
Eriyip düşüyor şehrin üzerine,
Papatyalar eskiten gülüşün sokak sokak
Daldırıp duruyorum yeryüzüne,
Bulutsu günlerin biriktirdiği yağmuru,
Bir çingene düğünü oluyor gecede,
Sığınmış duran göğsünde derin bir uğultu
Duyurmak için sözlerimi ulandım kelimeye
Taşırken toprağına hüthütler, içimdeki nûru.
İğne ve iplik, şehir uykusudur,