Uçurumda Bir Gömü

“Uçurumda Bir Gömü” Mustafa Uçurum’un son öykü kitabı. Aslında öyküler bana hep eskiye olan özlemi hissettirmiştir. İçeriğinin samimi, yalın ve etkili olduğunu öncelikle ifade etmeliyim. Yazar, geçmişi ve bugünü anlatırken; geçmişin tarafında duruyor ve geçmişi önemsiyor. Modern zamanların aksilikleri ve telaşıyla geçmişin dinginliğini ve gelecek için önemini devamlı karşılaştırıyor. Anlatıp anlatıp bazen öyle sıkılıyor ki, iyice düşünceye dalıp birden şöyle coşkuyla da karşımıza çıkabiliyor:
“Üstümde yağmur yüklü bulutlar, içimde yeni kıtalar keşfetme arzusu. Durduğum yere sığamıyorum. Gitmek istediğim yer, hiçbir haritada yok. Doludizgin içim; bütün ıssızlıkların inadına çok gürültülü bir yer gözümün değdiği yer.”
Burayı okuduğumda, bana düşünecek bir sürü şey çıktı diye sevindim ama bir yere gidemeyeceğim için sıkışıp kaldım. Bir hikâyenin sonu böyle biterken, zihnimi karıştıran cümlelerle aklıma gelenleri bir düzene sokup devam etmek için okumaya ara vermem gerekti. İşte, bir kitabı okurken en hoşlandığım şey bu. “Burası bana dokundu, biraz çekilmem lazım” deyip kitabı kapatıp yerine koymak ve bir sonraki okuma zamanına kadar onunla kaçamak yollu bakışmak…
Kitap, merakımı uyandırmaya “Anarşist Domates” ile başladı. Benim bilmediğim zamanların öyküsü. Ahh o çocuk… Öyle içimi burktu ki.
Öykülerin hepsinde yaşam için “dosdoğru” bir çizgi çekilmek isteniyor. Kalabalıklardan sıyrılıp uzaktan bakarak yanlışı görmek ve onu düzeltmek için tekrar kalabalığa dalmak gibi. Kırılsa da kalbi, umursamıyor. Her öykü nazik bir teselli gibi. Her biri farklı olsa da bir bütün içinde işlenmiş ve tek bir anlama doğru gidiyor.
İnsanlar çeşit çeşit ve insanlar ne çok değişiyorlar. Akıl ettikçe neler neler yapıyoruz ve alışkanlıklarımız ve bazen huyumuz bile değişebiliyor. İnsan kendini ne zaman bulur? Ömrünün ne kadarı bunu aramakla geçer? Her insanın bir karanlığı vardır. Kendi karanlığımızdan ışığı yakalamak için çabalayan öyküler var bu kitapta. Belki de ismi bu sebepten “Uçurumda Bir Gömü”dür.
Uçurum derindir. İnsan ruhu daha derindir. İnsan, en çok da eksik kalanlarıyla derinleşir. Bulunduğumuz şartlarda; yaşadığımız hayatı tahlil ederek ruhi ihtiyaçlarımızı bunca günü ve daha fazla günü uçurumdaki gömüde bulmaya çalışacağız. Bunun için şimdilik ne geçmiş yardım ediyor ne de gelecek imdada koşuyor.
Yazarın “Yeniden Doğmak” başlıklı şiirindeki şu dizeler kitaba çok yakışıyor:
İnsan kendini bulur daha çok ferah bir nefes gibi
Filmleri yarıda bırakır, düşleri yarım
Bir gemi yolda kalır milat olur tarihe bu
Deniz ruhum, hayat hoyrat, sana bir şey olmasın.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Günlükler / Şeref Akbaba
Saklı Mektuplar / 105 / Şirâze
Aforizmalar / Naz
Afrika’nın Yapayalnız Lalesi / Muhammed Emin Kaplan
Uçurumda Bir Gömü / Ezgi Elçin OYNAK
Tümünü Göster