Nesimi’den Bir Gazel

Anadolu sahası Divan Edebiyatı’nın başlangıç dönemi olan XIII. yüzyıl, siyasi yönden olduğu kadar, sakinlerinin kullandıkları diller bakımından da karışık bir devredir. Bu dönem Anadolu’sunda baskın dil, Selçukluların da resmi dil olarak kullandıkları Farsça’dır. Farsça’nın yanı sıra Arapça, Rumca, Ermenice gibi bir çok dil de yine Anadolu’da kendisine kullanım sahası bulmaktadır. Türkçe’nin, Anadolu’da kullanılan diğer dillere karşı ilk başarısı bu yüzyılda görülmeye başlar. Hiç şüphesiz Yunus’un kullandığı sade Türkçe’nin bunda büyük bir payı bulunmaktadır. XIV. yüzyıl ise Türkçe’nin rüştünü ispat ettiği bir asırdır. Söz konusu asırda yaşamış bulunan iki büyük şairden, Nesîmî ve Kadı Burhâneddin’in şiirleri de Türkçe’nin galibiyetinde önemli bir mevki işgal eder. Bu yazımızda şiirleriyle döneme damgasını vuran Nesîmî’den bahsedeceğiz. Akıcı ve etkili bir dil ve üsluba sahip olan şair, bülbülün başına gelen dili sebebiyledir sözünde olduğu gibi, ne yazık ki kullandığı bu dil yüzünden Mansur gibi dâr’a kadar gidecektir.

Hayatı hakkında çok net bilgiler bulunmayan Nesîmî, divan şiirimizin ilk büyük şairlerinden biridir. Soyu Hz. Peygamber’e dayandığı için Seyyid Nesîmî olarak anılmaktadır. Bir görüşe göre, Bağdat’ın Nesîm kasabasında doğduğundan dolayı, şiirlerinde Nesîmî mahlasını kullanmıştır. Asıl isminin, Ali veya Ömer olduğu söylenmesine rağmen, genelde kabul edileni, İmâdüddîn olduğudur. Sultan I. Murat döneminde Anadolu’ya gelmiştir. Önce Şiblî’nin müridi iken daha sonra Fazlullah Hurufî’nin halifesi olmuştur. Şiirlerindeki ifade gücünden ana dilinin Türkçe olduğu anlaşılmaktadır. Halep’de bulunduğu bir sırada, “Mansûr ene’1-Hak söyledi, Hak’dır sözü Hak söyledi” gibi ifadelerinin şeriata aykırı olduğu gerekçesiyle 1404, 1414 veya 1418 yılında derisi yüzülerek şehit edilmiştir.

Sufıyâne lirizm, coşkun bir söyleyiş ve pervasız ifadeler, özellikle gazellerinde zirveye çıkar. Kullandığı dil yaşadığı döneme göre oldukça sade ve ahenklidir. Sonraki yüzyıllarda da bu söyleyiş tarzından dolayı birçok şairi etkilemiştir. Alevî-Bektaşî zümrelerince kabul edilen yedi büyük şairden (Nesîmi, Hatâyi, Fuzûli, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Yemîni, Virâni) ilkidir.

Dâim ene’l-Hak söylerem Hak’dan çü Mansûr olmuşam
Kimdir beni ber-dâr eden bu şehre meşhur olmuşam

matlaıyla başlayan gazelinde, gittikçe coşkun bir hal alan ifadeler, son beyte doğru önüne geçilmez bir duruma gelir,

Çün on sekiz bin âleme oldu vücûdum âyine
Ol sûret-i Rahman benem kim halka mestur olmuşam

Nesîmî böyle der demesine ama devrim polisleri de iş başındadır. Sözleri zapta geçirilmekte,defterinin dürülmesi için tüm kanıtlar toplanmaktadır. Şairin belki de düşünmediği ya da düşünmek istemediği şey, Yunus’un;
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz
mısralarında ifadesini bulan, sözün etkisidir.  Bezm-i ezelde içtiği “vahdet meyinin cür’asından” ebediyete kadar sarhoş olan ve sürekli bir sekr (sarhoşluk) hali yaşayan şairin bu ifadeleri,zahir ulemâ indinde O’nu darağacına götürmeye yeter de artar bile. Aşk şehidi olan bu hurufî meşrep şaire, zahiri de bâtını da en iyi bilen Allah’tan rahmet diliyor ve “Yanaram” redifli gazelini, yaptığımız sadeleştirme ile birlikte veriyoruz.

YANARAM GAZELİ
Senden ırağ ey sanem şâm u seher yanaram
Vaslunı arzularam dahî beter yanaram

Aşk ile şevkun odı cânuma kâr eyledi
Gör nice tâbende uş şems ü kamer yanaram

Senden ırağ olduğum bağrumı kân eyledi
Oldı gözümden revân hûn-ı ciğer yanaram

Şem’-i ruhun sureti karşuma gelmiş dürür
Şa’şa’asından bana şu’le düşer yanaram

Sabr ile ârâm-ı dil kapdı elimden gamun
Bâd-ı hevâdan değil gamdan eğer yanaram

Çıhdı içimden tütün çerhı boyadı bütün
Gör ki ne ateşdeyem gör ne kadar yanaram

Yandığım ol yâra çün gizlü değil ben dahi
Her ne kadar kim anun gönlü diler yanaram

Müddeî yanar demiş gamda Nesîmi belî
Gamda yanan yârı yar çünkü sever yanaram
NESÎMİ ( ? – 1404/18)
SADELEŞTİRME

Senden uzakta güzel, gece gündüz yanarım
Kavuşmayı arzular daha beter yanarım

Aşkla arzu ateşi ta canıma işledi
Bir bak güneş ay gibi ne tutuşur yanarım

Senden uzakta olmak bağrımı kan eyledi
Gözümden ciğer kanım taşar taşar yanarım

Yüzünün parlak resmi karşımda durur her an
Aksinden yüreğime çıngı düşer yanarım

Sabrımı her şeyimi kaptı elimden derdin
Boşuna değil yanmam dert yetişir yanarım

Taştı gözümden duman göğü kapladı hemen
Ne harlı ateşteyim gör ne kadar yanarım

Yandığımı sevgili bilmektedir öyleyse
O ne kadar isterse ben o kadar yanarım

Can düşmanım demiş ki Nesîmi yanmaktadır
Dertte yanan yâri yâr çünkü sever yanarım.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Emek / Ay Vakti
Kızgın Günler Tutanağı / Recep Garip
Nazif Öztürk İle Söyleşi / Recep Garip
Dudaklarım Üşüyor / Mustafa Küçüktepe
Feryat / Hicran Bozkurt
Tümünü Göster