Seçenek II

“Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?
Onu en çulpa herifler emin ol becerir
Sade sen gösteriver “işte budur kubbe” diye
İki ırgatla iner hemen Süleymaniye
Bir de “gel kaldıralım ” dendi mi heyhat o zaman
Bir Süleyman gerekir, yeniden bir de Sinan ”
Mehmet Akif Ersoy

Avrupa’da özgürlük alanı şu kadar, insan hakları şu seyirde cereyan ediyor, çağdaş dünya geldiği nokta itibariyle birey ve toplum ekseninde yeni açılımlar, yeni kazanımlar peşinde. Bu dünyanın ayak seslerine kimse kulak tıkayamaz. Bu dünyada yer almak istiyorsak, ister dayatma olsun, ister ihtiyaç; ayarımızı ona göre yapmak, değişiklikleri bu doğrultuda gerçekleştirmek zorundayız. Sadece uyum yasaları sürecinde değil, yıllardır nakarat halinde hep dinlediğimiz ve her satırını neredeyse ezberlediğimiz bu görüşler, kimi alanlarda temenniden öteye geçmedi: kimi zamanlarda da askıya alındı. Konuşulanlar ve uygulamalar birbiriyle örtüşmek yerine çoğu kez tenakuz teşkil etti. Küçük çocuğa yapılan yorgan, bir ömür kullansın diye verilince, kırkından sonra ya başını, ya da ayağını açık bıraktı.
Özgürlük adına yapılmaya çalışılan yetersiz ve yanlış hukuki düzenlemeler; insanları dar sokaklara mahkum edecektir. Halbuki izbe sokaklar; belirsizlik. güvensizlik, korku ve ürpertiden başka bir şey telkin etmez. Kendi ülke ve ülküsü için can feda etmenin dışında bir emeli olmayan ve halis niyeti, berrak görüntüsü kendini tarif ettiği halde, isnatsız suçlamalara maruz kalanlar, taleplerini dile getirdiklerinde hukuki ve insani anlam ifade etmeyen niyetlerle karşılaştılar. Faraziyeler ilke, hakikat, art niyet olarak yorumlandı. Hukuk normları Avrupa standartlarında düşünülürken, inanç-ibadet ve düşünce özgürlüğü, yaşadığına şükret azığı olarak sunuldu.
Özgürlüklerin kısıtlandığı ülkelerin halini anlatmaya gerek var mı? Tarihi kudreti, dünya düzeninin oluşumunda örnek teşkil etmesi gereken Osmanlı’nın altı asrı aşan devlet deneyimini, tarihi eserlerini yok ederek hiçe sayanlar emekleyerek okumalıdırlar. Ermeni Patrikhanesini Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra kurduğunu, azınlıkların dini ibadet ve anlayışlarının hayatlarına kolaylıkla yansıdığını bilmeyen var mı? Yok. Herkes biliyor da çağdaşlık adına yol kesmeyi, manevi değerleri yok etmeyi, baskı ve zulmü de özgürlüğün gereği olarak yerine getirmeyi marifet sayıyorlar.
Asırları kucaklayan ve direnerek elde edilen haklar ve hürriyetler, yasaların ya da devletlerin bağışı olmaktan çıkıp, bireyin ve toplumun hakkı olduğu anlayışıyla düzenlenmelidir. Kazanımları ve birikimleri bir celsede yok etmek, benim kadar özgür, benim kadar insan, benim kadar inanan olacaksınız mantığıyla model olmak kolay. Tarihi dokuyla uzlaşan kurumları yok etmek kolay. Süleyman ve Sinan olmak zor.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Seçenek II / Ay Vakti
Anneye Mektup / Alaeddin Özdenören
Demek Yine Hafakan / Fatma Çolak
Ferman Karaçam’la Söyleşi / Şeref Akbaba
Yakup Yalnızlığı / Erol K.
Tümünü Göster