Poetika ve Eğitim

Sanat, gerçeğin gölgesinde filizlenen ideal güzelliğin yeniden terennümüdür. Kendi içinde bütünlüğü ve bağlı olduğu ilkeleri var­dır. Aleladeliğe tahammülü yoktur. Estetik düşünceyle üretilmeyen eserlerin kalıcılığı mümkün olmadığı gibi, sanat gayesiyle meydana getirildiği iddia edilse bile bir kıymet-i harbiye ifade etmeyeceği de ortadadır.

Hız çağında hızlı üretim, hesapsız tüketim…

Hız çağında haz almanın estetik kaygının önüne geçtiği bir süreç.

Mazrufa değil, zarfa bakarak haz almak…

Olmak adına bir disiplin içinde mesafe kat etmek yerine, oldur­mak için sahaya inmek.

Magazini baz alarak değerlendirmeler yapmak.

Daha neler, neler…

Bu gibi hususlarda, dergi çevresindeki arkadaşlarımızı zaman zaman uyarmış, atölye çalışması yaparken yetenek alanları doğ­rultusunda nitelikli ürünler vermelerini ve çok yönlü okumalara devam etmelerini salık vermiştik.

Korona öncesinde ‘Hikâye’ konulu bir sayı yayına hazırlamıştık. Bu süreçte ise şairin pusulası olarak nitelendirilen ‘Poetika’ konulu bir sayı ile huzurunuzdayız.

Dosyada, dergimizde söyleşiler yaptığımız ve şiiri hakkında çalış­malar yayınlanmış şairlerin poetikalarının yanı sıra, akademisyen arkadaşlarımızın incelemeleri ve diğer çalışmalar yer almaktadır. Namütenahi yok, sınır çizerek mükemmeli ortaya koymak var. Bu doğrultuda en güzelini yapmaya çalıştık.

Dergi içerik olarak poetika, ama gündem korona ve uzaktan eği­tim… Giriş yazısında da olsa gündemin dışında kalmak istemedik.

Mart 2020 itibariyle, dünyayı kasıp kavuran korona ülkemizi de sarmış, sosyal hayata kısıtlamalar getirilmiş, hayat kontrollü olarak devam etmiş ve etmektedir. Salgının ne zaman sona ereceğini bilmi­yoruz. Evde kal sloganıyla, maske-mesafe-temizlik kuralına herkes uymaya çalışıyor, tüm dünyada olduğu gibi bizde de ölümler ve karantinalar devam ediyor maalesef.

İnsanlığın yeni imtihanı. Bu beladan da halas oluruz inşallah.

Korona günlerinde neler yazılıyor, ileride göreceğiz.

Romanlar, hikâyeler, şiirler vs.

Toplum genelini ilgilendiren bir konudan daha bahsetmek istiyoruz. Bu gün uygula­ması kısmi olarak hayata geçirilen gelecek nesillerin eğitiminden.

21. yüzyılın en önemli entelektüel tartışma­larından biri hiç şüphesiz ki küreselleşmeye bağlı değişimdir. Endüstri toplumunun ortaya çıkışıyla başlayan toplumsal değişim süreci, internetin devreye girmesiyle baş döndürücü bir hız kazanmıştır. Bu yüzyılda teknolojik gelişmeler, ideolojik ve ekonomik faktörlerle beraber yeni bir piyasanın oluştuğunu, bu piyasaya bağlı olarak çok uluslu şirketlerin ve küresel bazda sivil toplum örgütlerinin yeni aktörler olarak ortaya çıktığını görürüz. Her pratiğiyle kuşku uyandıran bu moda kavramın özellikle jeo-ekonomik bir savaş yürüttüğüne dair ciddi endişeler ilgili otori­teler tarafından dile getirilmiştir. Chomsky ve Giddens gibi düşünürler, kâr peşinde koşma tiranlığı olarak gördükleri küreselleş­meye bağlı değişimin dikkatle takip edilme­sini salık vermektedirler. Çünkü bu kavram, “gelişme, ilerleme, çağdaşlaşma” kavramları yanında “yozlaşmayı ve yabancılaşmayı” da içermektedir. Dolasıyla bu değişimin aynı zamanda bir uyumsuzluk ve çatışma yaratma ihtimali de söz konusudur. Bu perspektiften yaşanan son hadiselere bakıldığında özellikle eğitim ve gelecek nesiller noktasında mese­leye daha özenle yaklaşmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.

Koronavirüs gölgesinde döneme özgü bir tarzda yeniden yapılanan eğitim-öğretim, bize geleceğin eğitiminin nereye evrildiği ve yuka­rıda bahse konu olan kavram ve aktörlerle ilişkisi bakımından yeni sorgulamalara kapı aralamamız gerektiğini anımsatmaktadır. Eğitimin bütün kademelerinde, ikinci dönem yapılan uzaktan öğretim, Milli Eğitimin genel ve özel amaçlarıyla nitelik, kazanım ve başarı açısından çeşitli sorun ve tartışmalara yol açmıştır. Her ne kadar dünya genelinde sanal eğitimde/öğretimde iyi bir yerde olduğu­muzun hakkını teslim etsek de, “eksik ve yetersiz” olduğu gerçeğini de yadsınamaz. Bu süreç, kitle iletişim araçlarının, özellikle internetin hayatımızdaki yerinin vazgeçilmez olduğunu da göstermiştir. Sosyal medya, araç olarak öncülüğünü tescil ettirmiş, sanal plat­formlar paradoksal bir realiteyle hayatımız­daki varlığını sağlamlaştırmıştır.

Korona sürecinde oluşan bu yeni konjonk­tür, özellikle belli kavram ve olgular üze­rinde yeniden düşünülmesi gerektiğini de göstermiştir. Bu kavramlardan biri de eğitim ve elbette bağlı olarak okuldur. Bilgi çağının küresel rekabet düzeni daha çok eğitim odaklı olduğundan geleceğin eğitimini planlamak ve vizyon belirlemek her açıdan zorunlu hale gelmiştir. Bu bağlamda yakın gelecek için öngörülen sanal eğitim, doğası gereği fırsatlar ve riskler barındırmaktadır. Bilginin üreti­minden çok kullanılmasını esas alan bu yeni çağı, doğru okumak ve çağın ihtiyaçlarına göre hareket etmek stratejik bir mecburiyettir.

Eğitim, bilgi ve becerinin gelecek nesillere aktarılmasında en önemli araçlardan biri­dir. Bireyin sosyalleşmesi, toplum normlarına uyum sağlamasında eğitimin rolü tartışıl­maz bir önemdedir. Toplumsal sistemin bir parçası olarak eğitim, pek çok açık ve gizli fonksiyona sahiptir. Kültür aktarımı, sosyal kontrol, toplumsal bütünleşme gibi önemli görevleri dışında müfredat yoluyla sorgula­mayı öğreten, yeniliği teşvik eden yönleri de vardır. Ancak kitleyi disipline ederek verilen klasik eğitim anlayışının miladını doldur­duğunu görmekteyiz. İçinde bulunduğumuz yeni çağın son çeyreğinde konuşulmaya baş­lanan yeni eğitim paradigmaları, özellikle koronavirüs sürecinde bütün dikkatleri tekrar üzerine çekmeyi başarmıştır.

Bilgiyi stratejik bir kaynak olarak değer­lendiren yeni yaklaşımlar, formal okul sınır­lamalarının ortadan kalkacağını öngörmek­tedir. Kapalı eğitim sistemleri yerine bilgi networklerini önceleyen bu kuramlar, kendi kendine öğrenmeyi ana hedef olarak düşün­mektedirler.

Japon sosyolog Yoneji Masuda’nın “Bilgi Toplumu” için öngördüğü temel dinamik­lere bakıldığında bilgi teknolojisinin eğitim­de mutlak belirleyici olduğunu fark ederiz. Masuda’ya göre sanayi toplumunda temel dinamik maddi üretim iken enformasyon toplumunda esas olan bilginin üretimidir. Toplumsal dönüşümü sağlayan bilgi teknolo­jisi, otoriteleri bertaraf ederek bağımsız birey­lerin kendi kişisel varlıklarının öne çıkmasını sağlamaktadır. Tek bir organizma gibi hareket eden bilgi teknolojisine ait platformlar, aynı zamanda millî ve yerel olanı sorgulamakta, evrensel ve süreksiz olanı öne çıkarmaktadır. Bu noktada korona sonrası sanal eğitimde hazırlıksız olmak, ciddi riskleri barındırmak­tadır. Devlet, yani eğitimde söz sahibi otorite­nin buna hazırlıklı olması oldukça önemlidir. Eğitimcilerin öğrencilerden daha az hâkim oldukları yeni öğrenme ortamları, geleceğin vazgeçilmez eğitim mekânları olacağı gerçe­ğinden hareketle bütün paydaşların üzerine hassasiyetle eğilmesi gereken bir “mesele/ dava” ile karşı karşıyayız. Çağın ihtiyaçlarına uygun bir formatta hazırlanacak eğitim prog­ramlarıyla buna uygun bir biçimde yeniden donatılmış eğitimcilere büyük roller düşmek­tedir. Zira “evrensel vatandaşlık” kavramının ciddiyetle işlendiği sanal ortamlarda “millî kimliği” korumanın çok da kolay olmaya­cağı aşikârdır. Evet, sanal ortam belki sınır­ların kaldırılması, bilgiye ulaşma bakımın­dan büyük yararlar sağlayabilir; ancak yeteri kadar hazırlıklı olunmadığında öğrencilerin bütün art niyetli algılara açık hale geldiği de unutulmamalıdır.

Bu cümleden hareketle başta politika yapı­cılar olmak üzere eğitimin bütün paydaşları­na iş düşmekte, son zamanlarda “parola” ola­rak kullanılan “yerli ve millî” konusu bilinçle ele alınmalıdır. Politik söylemlerin ötesinde uygulamaya dayalı ve tesadüflere yer bırak­mayacak şekilde konuya hassasiyetle eğilmek durumdayız.

Hibrit Eğitim Modeli ve “Eğitimde Mesafe”

Eğitim, pandemi döneminde en çok tartışı­lan konuların başında geldi. Ülkede yirmi mil­yonu aşan öğrenci ve eğitimci olunca haliyle gündemin en üst sıralarında eğitimin olması doğaldır. Hatta paydaş itibariyle bakıldığında bütün aileleri de konuya dâhil etmek gerekir. Bu sebeple salgında eğitim meselesi gerçek­ten çetrefilli bir hal almaktadır. Bu dönemde ülkelerin farklı uygulamaları, henüz aşının bulunmamış olması işi zorlaştırmaktadır. Bu noktada eğitim konusunda her gün yeni alter­natifler ileri sürülmekte, alınan kararlar günü­birlik değişebilmektedir. Çünkü bu süreçte asıl söz sahibi “koronavirüstür”. Bütün poli­tikalar, onun seyrine göre şekillenmektedir. Son zamanlarda çare olarak sunulan “hibrit eğitim modeli” uygulanabilir gibi gelse de tereddütler devam etmektedir. Zira ulaşım­dan sosyal mesafeye, beslenmeden korunma stratejilerine kadar pek çok konuda kafaların karışık olduğunu görmekteyiz.

Karma model/harmanlanmış eğitim olarak sunulan hibrit eğitim modelinde eğitimin ne kadar sağlıklı olacağını zaman gösterecek elbette. Bu bağlamda “eğitimde mesafe mi, eğitime mesafe mi?” sorusu asıl mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bekleyelim, görelim.

Poetika konumuz, eğitim yine önceliğimiz.

Şiir tadında olsun her şey.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Bir-İki Erzurum / Şeref Akbaba
Sonsuz Senfoni / Semra Saraç
Karaboyun Durağı / Ferhat Öksüz
Yazgı / Yavuz Ertürk
Ayna Geçitlerinde Bir Beyaz Karanfil / Güven Fatsa
Tümünü Göster