Gecenin her şeyi gizlediğini düşünen varsa; uykusuzluğun ne demek olduğunu onların bilmediğini söylemek mübalağa sayılmasa gerek. Böylesi kanıya varanlar, göz kapaklarının gözlerini örtmesi gibi gecenin de güne dair her şeyi örteceğini vehmetmeleri çok görülmemeli. Oysa benliğimize dair tüm gerçekler bu anlarda ayan olur. Asıl gündüzken arkasına saklandıklarımız, geceleyin bizi terk eder.
Gün içinde çokluk kullanıma elverişli maskeler takılır. Olmadığı halde öyleymiş gibi olunur. Suret-i haktan görünmek vaka-i adiyedendir. Olup biten her ne varsa gündüz vaktinin debdebesinde kaynayıp gider.
Gündelik hayatın insicamını sarsan gelişmelere kulak tıkamakta, onları görmezden gelmekte mahiriz. İsteriz ki her şey gönlümüzce olsun. Gündelik yaşam bugün fazlasıyla kaygan zemin üzerine kurulu. Bütün bunlara inat, gece adeta insanın foyasını çıkarmada bire bir.
Gece, ölümün döşeği. Dünyada iken kısmen de olsa dirilmenin, uyanışın imkanı geceyle vücut buluyor. Gün içinde sindiremediğimiz birçok mesele, şahidi olduğumuz hadisat… Gecenin koyu örtüsü altında muhatabını hesaba çeker. Bunlardan biriyle tebelleş olduğumuzda sabahı nasıl ettiğimizi şaire bırakalım: ”Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim/ Örtün üstüme örtün karanlıkları”
Sabah, ne var ne yok esrarı ayan eder. Sabahın ifşa ediciliğine karşı insan, kendini gizlemeye, örtmeye ihtiyaç duyar. Günün insana sunduğu bu teklifsizce tutum doğru mudur bilinmez ama gece için aynı suçlamayı yapmak haksızlık olur.
Gece gizlemez. Her ne kadar karanlık bir örtü kaplasa da her yeri gerçekte bu, insanın gün içinde ört bas ettiklerini bizatihi hatırlatmak içindir.
”Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilür Mübtela-yı gama sor kim giceler kaç saat”
Gecenin mahiyeti mübtela-yı gama soruldukda anlaşılabilir. Müneccimle vakti ölçen adam bunu nerden bilsin? Hüznün perdesi gece açılır. Bu vakit gam yeli sahibinin yüzüne acı acı eser. Hüzün, gam, keder en çok geceyle anılmayı hak eden sözcükler. Kaybolanın izi gece sürülür:
”Geceleyin bir ses böler uykumu İçim ürpermeyle dolar nerdesin? Arıyorum yıllar var ki ben onu Elverir ki bir gün bana gel desin”
Amaç bulmak değil kaybolanı aramak. Bulunanın değeri kaybolmuştur. Bulmadan aramak, arayıp bulmaktan daha iyidir.
Gözlerin derinlere uzandığı gece, sahibine ikramını cömertçe sunar. Yeter ki bakmasını bilsin o. Bilinen dünyanın fiyakası çizilir gecede. Göz uykuya teslim olurken aşkın addettiğimiz her şey gecede ayan olur. İsrâ bir kutlu gece yürüyüşü değil miydi? Yürüyüş, gündüz yerine gece vuku buluyorsa üzerinde çokça düşünmeyi hak etmiyor mu?