Kopmayan Bir Şeyler

I.
susuyoruz bir acının kıyısında hep susuyoruz
ve düşünüyoruz bize biçilen her şeyi geleceğin terkisinde
bizi avutmuyor sıcacık bir gülüşü yamalı çocukların,
hayatın tozunu almış yaşlıların yapayalnız ölümü
acıtmıyor dünyanın yalanına dalmış kalplerimizi.
ve gelmiyor artık bir hayli uzaktan da olsa
parkları park yapan çocuk sesleri.
dikenler, güllerini acıtmaz oysa bahardan sonra da.

II.
sağır şimdi tüm kulaklar ötekilere, aynı acının
sesi olsa da kırılan kemik sesleri.
yarpuzlar kurumuşsa yaylaların dumanı altında
ve kapı önlerinde mermi kovanları karargâh
kurmuşsa, kalabalık durmadan cana kastediyordur orda.
ve artık bütün kentler betondan putlara sığınıp
bakıyorlar bir hüznün ardında
bir duvarın ardı bir devrin kapanışıdır demekse ger,
şimdi devrik cümleler zorda!

bozulmuş kuş yuvalarıyla dolu her yer,
gökler sığınaksız kalmıştır artık sağanaklarda.

III.
yağmurlara bakmaktan eskidi pencere önleri
ve güvercinlerden. güvercinler ki kendilerine
paradokslar yaratan kaburgalarından anlamsız
şarkılar dinlediler. iki buji çektiler gibi günlerin
üzengisinden ve dört kitap bahsetmedi bile bu
hududu olmayan sessizlikten.

kelimeler var oysa dut yemiş kelimeler
onlar ki hiçbir şeyi anlatmayacak
ve hiçbir kahra denk gelmeyecek olan.
kelimeler ki, fırladı mı kınından,
artık geri dönmez hiçbir şey olacak olandan!

bazı bazı gelir kıyılarıma gemileri Nuh-u Nebi’nin,
bir tufanı bekler gibi belki, kim bilir nerden!
belli ki ben ters tarafımdan uyandım dünyaya,
bu alametiydi kıyametin
oysa kopmayan bir şeyler vardı sanki inceldiği yerden…

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

187. Sayı / Temmuz-Ağustos 2020 / Ay Vakti
Vusul.. Usûl.. Velhasıl.. / Şeref Akbaba
Saklı Mektuplar-104 / Şiraze
Aforizmalar / Naz
İki Sufinin Mücadelesi / Enes Güllü
Tümünü Göster