yükte hafif pahada ağır da olsa
hiçbir şeyi biriktirmiyorum
pullar, kartpostallar, fotoğraflar…
iplerini kopardım geçmişimin
dolansın dursun uzay boşluğunda
bütün yaşanmışlar
hiçbir şeyi sakınmıyorum
senin dışında
bugün kendimi özgür bıraktım peşimden ayrılmayan hayaletlerden
birkaç bariton ciddi bir tavır takınıp itiraz eder gibi oldu
pek çok soprano da en tizden başladı söylenmeye
kimisi sıkıcı bir şekilde mırın kırın etti;
mızmızlananlar, huysuzlananlar çıktı aralarından
kimisi de temkinlice geriye çekildi bir süre izlemek için uzaktan
kolay kolay beni rahat bırakmaya niyetli görünmüyorlar Şirâze
rüyalarımda yolumu kesiyorlar birkaç gecedir,
ellerinde orta çağ yapımı paslı kılıçlar
dikkatimi çekmeden kimisi takipte her hareketimi,
tepeden tırnağa siyah tül kuşanmışlar
çok hırçınlar, öfkeli, asabi;
becerebilseler bir kaşık suda beni boğacaklar
sabırla katlanıyorum kalubeladan kalma hallerine,
bazen de gülüp geçiyorum öylesine işte Şirâze
okuduğum kitabın sayfalarını yırtıyor, cümleleri silip kelimelerin yerini değiştiriyorlar
sıkı sıkı kapattığım perdeleri açıyor, eşyaları köşe bucak gezdiriyorlar
tozları havalandırıp alerjimi azdırıyor, öksürük nöbetlerimden keyif alıyorlar
yüzsüzlükleri diz boyu, yerli yersiz ensemde boza pişiriyorlar
itiraf etmeliyim, teatral duruşlu histerik takıntıları var
komik ama sanki bana Hamlet sahneliyorlar
üstüne bir de hırgür çıkarıp beni huzursuz edebileceklerini sanıyorlar
uçuk/kaçık/anlamsız ve yüksek perdeden kahkahalarını duyuyorum koridorlarda
kapıların gıcırtısını, kuru yaprakların hışırtısını…
bazen dans ediyorlar Rumba, Samba, Salsa; hatta Cha Cha Cha
var bir düşkünlükleri kesin, benim hayaletlerimin Latin Amerika’ya ancak geleneksel bir zaaf olsa gerek, tutarsızlıkları tartışmasız göz alıcı
rastı, hicazı, segâhı; vakitli vakitsiz her makamdan
ezan okuyup başımdan aşağıya misk-i amber boşaltıyorlar
uykularımı hırsızlıyor, karabasan olup üzerime çöküyorlar
ve kulağımın dibinde fısır fısır fısıldaşıyorlar
demem o ki Şirâze, delirtmek için beni her kılığa giriyorlar
aklım çok yerinde oysa
bunca insansal saçmalığa rağmen henüz kıymadım canıma
bildiğim çok kişi var memleketini terk eden;
din, dil, kültür, cinsiyet arası gidip gelen
kimlik bilgilerinde bir yanlışlık olduğunda ısrar eden
genleriyle oynandığını iddia etmeye kadar işi götüren
bir de öte âleme kendi kararıyla çekip giden
ne yeriyorum onların seçimlerini, ne küçümsüyorum hareketlerini
söylemeyi bile yersiz görüyorum olanlara dair düşüncelerimi
söze dökünce önemsizleşiyor eylemler
içimi tırmalıyor kendi sesim, basit geliyor bana fikirlerim
hem iş tanımımın içinde değil kararlarını sorgulamak el âlemin
ben x/y/z’nin cirit attığı bir denklemde, sol tarafında kalanım eşitliğin
primitif yanlarım ağır bastığından belki de
ne soyut matematiği, ne de uygulamalısını bilirim
bu yüzden sanırım, kalkülüs kullanan Leibniz’e karşı epey mesafeliyim
yoksa Şirâze’m, çoktan sınırları aşmış başka bir boyutta yaşıyor olabilirdim
hatta üç aşağı beş yukarı, dik açılı bir üçgenle aramdaki ilişkinin adını koyabilirdim
en merak ettiğimse Şirâze, sonsuzluğun, neresinde olduğu sayılar teorisinin
ve bizi getirdiği nokta analitik geometrinin
elhak imkânı yok her şeyi anlayıp çözmenin
vektörler ve matrisler konusunu bırakalım başka bir zamana
notasyon desen bendeki karşılığı tam anlamıyla bir karmaşa
ben en iyisi sıfıra dönüp yeni bir başlangıca girişeyim
belki bu sefer bulurum çıkışını yerkürenin
ya da sonunda Şirâze’m, sana varabilirim