Mazlum coğrafyaların gür sesli şairi. Sesinin gürlüğü imanından. Bir kuleye tırmanan ince, yanık sesli müezzin! Sanki başka bir alemden seslenir gibi.
Yaşadığı çağa tanık olmak ve bu tanıklığı kayıtlara geçmek. Tarihin her döneminde bu olmuştur. Yaşananlar, gelecek zamanlara kalsın diyerek, bir şekilde kayıt altına alınmıştır. Bu genelde bir tarihçi gözüyle yapılırken, şairler ve yazarlar da yaşadıkları çağın olaylarını eserlerine taşımıştır.
Elbette bütün şairler için geçerli değil bu. Ülke ya da dünya büyük bir çalkantıyla savrulurken şairlerin şiirlerinde has bahçenin güllerinin rengârenk dünyasına şahit olmamız, şairlerin iç dünyasının dış dünyaya kapalı olmasıyla çoğu zaman geçiştirilmiştir. Oysaki şiir de dünyanın sesi olmalıdır ve dizeler aracılığı ile şairler de dünyaya şahitliklerini göstermelidir.
Cahit Koytak’ı bu bağlamda ayrı bir yere koymak gerek. Her zaman şiirleriyle yaşadığı dönemin olaylarını şiirine taşıyan Koytak, kendine has üslubuyla tarihe not düşmeye devam ediyor.
Halep bizim için bir nadide diyar. Hiç kendimizden ayrı görmedik Halep’i biz. Bugün şehrin üstünde tüten dumanlar varsa, yiten bir yanımızın göğe yükselip kaybolmasının resmidir bu.
Dünya bu olaylara şahitken, olan biteni görmezden gelirken, cümlelerle bunlara bir zeyl düşmek gerek. Cahit Koytak, yaşadığımız günden yüzyıllar ötesine ulaşacak bir içtenlikle “Gece bombardımandan sonra/ yarı beline kadar yıkıntının altında” diye bir şiire başlıyorsaorada ümmetin sesi var demektir. Kendine has üslubuyla gözümüzün önüne içimizi buran bir mazlum fotoğrafı getirir onun şiirleri.
İlk şiiri 1970 yılında Diriliş dergisinde yayımlayan Cahit Koytak, şiire ve hayata sağlam bir başlangıç yapmıştır. Hakikatin peşinde, dünyayı anlama kaygısıyla büyük derdin ardına düşen bir şairin şiirinde de hissettiği sorumluluk hemen göze çarpar.
“Allah’ım, aklımı koru!
onu açık seçik bilgiye ulaştır,
az ama doğru ve seçik bilgiye!
Şiirinin ve kendinin sorumluluğunda bir şair Koytak. Bu yüzden onun şiirinin her dizesinde kendisini görmek mümkün. Kendini doğrulayan bir kehanet olarak girer şiire. Mümin sıfatı hep omuzlarındadır.
“şair dediğin, şiir ve hikmet yontularını
dilinin kemiğiyle
o kadar ustaca yontmuş olmalıdır ki,”
Çokça sivil, çokça şair ve sözünün mesafesi dünya coğrafyasına sığan bir dik duruş.
Cahit Koytak; şairliğine de şahitliğine de gönülden inandığımız bir isim. Bütünün parçalarını tamamlaya tamamlaya yaşıyor ve yazıyor.