Ay Vakti, yıl iki bin.
Dergi çıkma aşamasında.
“Fehmi Akalın, Ankara’da Nuri Pakdil ağabeyin çevresinden. Kültür ve sanat meşrepli bir ağabeyimiz. Tanıştırmış olayım. Bundan böyle İstanbul’da olacak. Yeni adresi Ay Vakti’dir“ dedi Recep Garip ve ilk sayının daha şekli şemaili belli olmadan kervana biri daha katılmıştı. O süreçte bir kaç defa görüştük. Sevimli bir karakterdi. İstanbul’a yerleşecek, işlerini takip edecek ve bu meyanda bizimle olacaktı.
İlk sayıyı matbaadan yeni almıştık. Bu kez Recep Garip telefonla aradı. Fehmi ağabeyin gece kalp krizi geçirdiğini, vefat ettiğini, onu hastaneden almamız ve aile ile Adana’ya yolcu etmemiz gerektiğini söyledi.
Öyle de yaptık.
Allah rahmet eylesin.
***
İstihza.
Genleriyle oynanan gıdalar gibi, insan karakteriyle oynamanın en çirkef yollarından biri. Herkes kaldıramıyor.
Zarfa bakanlar mazrufa bakmıyorlar.
Biz dergi diyoruz onlar broşür diyorlar.
Onlar işte…
Sayıları az ama bakışları bile bizleri rahatsız ediyor.
Altı sahifelik derginin hazırlık ve dağıtım ile alakalı sıkıntıları var.
Birinci yılı tamamlamak üzereyken Hasan Ayvaz’la tanışıyoruz.
Ay Vakti’nin ajansta hazırlanması hususunda mutabık kalıyoruz.
Akademi ajansta Ay Vakti hazırlanacak, imkânlar elverdiği ölçüde katkı sağlanacaktı.
Öyle de oldu.
Bizim de dergi olarak bir adresimiz vardı ve yeriniz neresi sorularını artık cevapsız bırakmayacaktık.
Çalışmalarımızı kısmi de olsa seyyar olmaktan kurtarmıştık.
Takdir tedbiri bozar derler ya…
Hasan da çağın hastalığına genç yaşta yakalananlardandı.
Hastalığı süresince birkaç kez ziyaret etmiştim.
O içten konuşmaları, yaşamın mazlum cephesinde neferim diyen duruşuyla hafızalarımda hep var oldu. Şubat iki bin beş. İsmail Hakkı Gurbetçi aradı ve Hasan’ın ruhunu teslim ettiğini söyledi.
Cenazesine katılmak ve kabri başında dualar okumak nasip oldu. Allah rahmet eylesin.
***
Ay Vakti dokuzuncu yıl. Dergi hazırlığımız sürüyor.
Ekonomik krizin dünyada rehabilitasyon arayışı, önceliği olmayan kültür-sanat faaliyetlerini sonlandırma ve dondurma önerisinde bulunanların sayısını arttırıyor. Toplumun okuma diye bir sorunu varken okunacak şeyler üretmenin âlemi ne? İşinize bakın diyorlar.
Reklam arıyoruz ya.
Yürüyüşe devam demiştik iki binde.
Yol sabırdır demiştik.
Arkamıza bakmadan yürüyecektik.
Yine duraksadık.
Ay Vakti’ne katkı sağlamış bir kardeşimizi iki mayıs cumartesi öğle namazını müteakip Ümraniye’de dualarla toprağa verdik.
Mahmut Demir.
Medeniyet Özel sayımızı hazırlarken işgücümüzü paylaşmış, çağırdığımızda koşarak gelmişti. İkimizin iş yoğunluğu sebebiyle gece 10.30 sularında evinde bir araya geliyor, Ay Vakti’ni konuşuyor, değerlendirmeler yapıyorduk.
İyi bir kitap okuruydu Mahmut.
Hasan gibi o da çağın hastalığına yakalanmıştı.
Hastalığı süresince yalnız bırakmamaya çalıştım.
Hastalığa yakalanmadan üç ay kadar önce bir çocuğu olmuştu. Adını Tarık Bera koymuşlardı. Yedi ay dayanabildi.
Ve genç yaşta aramızdan ayrıldı.
Cenazeye Recep Garip’le katıldık.
Ve Üstat Necip Fazıl’ın şiiri hep dilimde dolaşır oldu.
“Ondan kalan boynu bükük ve sefil
Bahçeye diktiği üç beş karanfil”
Allah rahmet eylesin.
***
Neden ve niçin sorularının çengeline takılmamak için…
Esbaba tevessül.
Takdire rıza.
Ne diyelim.
“ALLAH bes baki heves”