İnsan İçinde Karmaşa, Kargaşa İçinde İnsan

Hızla ilerleyen zamanın içinde hızla değişen başlıklar, alıp başını giden tartışmalar, “Yönetim şekliniz nedir?” sorusuna verilen, “Demokrasi” cevabının ne kadar yavan ve yüzeysel ve üstelik yanlış olduğunu gösteren bir yığın kargaşa, olay, hengâme. Cumhuriyet tarihine baktığımız zaman Türkiye’nin, ne çok darbe lekesi çıkıyor karşımıza, ne çok yaralanma, ne çok yıkım, ayrılmalar, kopmalar, feryatlar, haykırışlar… Silah sesleri bozuyor gecenin sükûnetini kiminde, kiminde “Beyaz Darbe” gibi süslü isimler kullanılıyor, kiminde uyuyor bütün halk, kiminde ölüyor kanlar içinde… Bugün tartışılansa bütün bu tarihin içinde hiç varlığını kaybetmeyen “değişmeyen ve görülmeyen iktidar.” İnsan hayretle ve tabiî korkuyla, “nasıl bir ülkenin içinde yaşıyormuşuz” cümlesini zihninde evirip çeviriyor. Sorular soruyoruz bazen sırf “demokrat” olabilmek için. Ama bu sorulara aldığımız ya da kendi kendimize, kendimizi sırf mutmain kılmak için verdiğimiz sessiz cevaplar doğru ile, dürüstlükle alâkasız ve içimizdeki boşluğu doldurabilecek güçte hiç değil. Çünkü görünen iktidar ile, görünmeyen iktidar mücadelesi bu ülkenin karanlıkta kalan tarafı. Anayasa değişikliği üzerine patlayan bütün tartışmalardan anlaşılıyor ki, görünen iktidar görünmeyen iktidara, bu millet için, bir başarı daha kazanmaya çalışıyor.

Hiç bitmeyen sosyal sorunlar, gündemden inip bir süre sonra gündeme yeniden yerleşen konular, dünya üzerinde acıyla kıvranan insanlar, çözülemeyecekmiş gibi görünen meselelerin ana kaynağının sadece bir grup bilinmeyen insanın verdiği kararlardan ve uygulamalardan kaynaklandığını bilip eli kolu bağlı duranlar, toprak kavgası verenler, geleceğe tutunmaya çalışırken katsayı ile kıstırılan gençler, yurtlarından edilen Filistinliler ve o yurdu yurt edinen İsrail, savaşlar, sivil toplum örgütleri, globalleşme, eğitim, hayat, pahalılık, ekonomik iniş ve çıkışlar… Sonuç olarak hepsinin içinde insan faktörü olan sorunlar yumağı. National Geographic ilginç bir belgesel hazırlamış yeryüzünden silinen insanoğlunun ardında kalan dünyanın durumu üzerine. İbret alınacak bir çalışma çıkmış ortaya ve insanın dünya üzerindeki tek sorun olduğunu çok güzel göstermiş. Gözlerinizi kapatın şimdi kısa bir süreliğine ve bu manzarayı izleyin:  “İnsanoğlunun yeryüzünden silinmesinin ardından boşalan caddeler, evler, gökdelenler, iş merkezleri, şehirler, köyler, dağlar, çöller. Kocaman bir sessizlik… Mevsimler yavaş yavaş değişmeye başlıyor, rüzgâr esiyor bazen uğultuyla, yağmurlar yıkıyor tabiatı, hayvanlar hızla çoğalmaya ve bütün dünyaya yayılmaya başlıyorlar. Elektrik yok, çalışan arabalar durmuş, fabrikalar susmuş, silah sesi yok, ağlayan çocuklar derin bir uykuda şimdi… Altın ve para ve makam kavgası yapan kimsecikler kalmamış dünya üzerinde. Ne kalmış geriye? Tüketilmiş bir yeryüzü…”

İşte tam bu noktada asıl soruyu sormak lazım: “İnsan nasıl zulmeder kendine?”

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

İnsan İçinde Karmaşa, Kargaşa İçinde İnsan / Ay Vakti
İkindi Güneşi / Nurettin Durman
Bizim Sokak / Necmettin Evci
Sana Taşınıyorum / Şeref Akbaba
Mahiyetini Unutan İnsan / M. Muhsin Kalkışım
Tümünü Göster