Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -62

dediler “zor, olma tâlib”
dedim
“olsun, ben zor da olsa üstesinden gelirim”
dediler
“kandırma yüreğini, gerçek düş ile örtüşmez, bükülür belin”
dedim
“ben gerçeğin tam olarak kendisiyim”
cahil cesur olurmuş, kaybedeceği hiçbir şeyi olmayan da zalim
zamanı dolan çekilirmiş bu dünyadan usulca
usulca silinirmiş adını her hatırlatan
dedim sonra,
“ben bu öyküye yeniden başlasam”

sen benim adımı söyle diye bekledim müteheyyic,
kuruyan toprağım suya hasret
bir çiğ damlası düşer de içime

şenlenir mâteme bürünmüş meyve bahçelerim
küslüğüm geçer sandım, azalır sana söylenmelerim mağmûm
ve “ey şehir!” diye başlayan mektuplarımda siyah
hep yanılgıda olmama sebepmiş ümîde giden yolda yürümelerim
özlemek değil tüm yaptığım ya da beklemek bî-nihâye
ara ara kızmalarım, ara ara sızlanmalarım,
ara ara bir sese vurgun havalanışlarım bağlar sabahlarımı gecelerime
hatta çokça güler, karışırım kalabalıklara

ucu hep hasretine varıp dayansa da çoktur kendimle eğlendiğim
ben Şirâze aldanırım ara ara, dalarım da ayrıntılara yorgun düşerim

her şeyini alırlar yetmez
eğer varsa düşmanın, verdiğin her nefes çok gelir
mesâfeli dur ki ateşi seni yakmasın

bir yerden başlarsın
nereye varacağını, vardığında ne hâlde olacağını durup düşünmeden
iyi bak, her bir adımın seni senden uzaklaştırmasın
dur orada
çoğu zaman büyük olan yavaştır, küçük olansa güçlü
duyulmayan sesleri de bir duyan vardır,

görünmeyene görünendir bir örtü
imgeler seni yanıltmasın

her doğan güneşle çelişik, senin aydınlığını kim ve neden karartır bilemezsin
her gün yürüdüğün yol değişmez sanırsın, gün gelir en bildiğin yerde yitersin
çözülür mâtemi havanın, ölçüler karışır da terazi tutmaz
çünkü kuralları koyan sen değilsin
yazamazsın kendi öykünü, sadece yazdığını zannedersin
son cümlesinde dönüp baktığında geri, kısalığıyla hayrete düşersin
bilemezsin Şirâze, aradığını her bulduğunda kim alır onu senin elinden
ve inandıkların yanlış çıktığında kim karşına geçip cesaretle doğruları gösterir aniden

bütün deliller Şirâze yerde gizli, gökte gizli
birini bile açamazsın yüreğindeki mührü çözmeden
her oyunun kuralı vardır, vardır sınır çizgisi;

öğrenemezsin o oyuna girmeden
ölmek kolay sanırsın yaşamaktan, yaşamaksa  zahmetli
nereden bilebilirsin söyle Şirâze, sen ölmeden
neyi seversen kayıp gider
neyi ararsan inatla bulduğunda söner bütün isteğin
az görünen gözüne gün gelir çoğalır da atmakla bitiremezsin          
kendine dar gelirsin o an
o an işte naz Şirâze’m, anlarsın
Şirâze’ni affetmeden kimseyi eksiksiz sevemezsin

bir heyulâ gibi gezinirim tırmandığım Aneto’da, soğukla kavgalı
bir de buradan ölçerim Şirâze ben
benim hadsiz zavallılığımı

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

123. SAYI / ARALIK 2010 / Ay Vakti
Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -62 / Şiraze
New York’ta Beş Minare / Abdullah Ömer Yavuz
Necmüddin Kübra’nın Şiir’î Mirası... / Aziza Bektaşeva
Terapi / Okan İlhan
Tümünü Göster