Seninle bir ırmakta akmak ve bir denize kavuşmak
Bir düş tünelinden hızla geçen demir vagonlardan
Ya da kanın damardan damara haykırışları arasında
Farzet ki henüz doğmadık ve de hiç doğmayacağız
Bir gülün üstüne düşmüş su damlasıyız ikimiz
Bir kıyamet sabahında sura üfürünce İsrafil
Sorular kaldırımsız yollarda tutulur bir mülteci konvoyuna
Bilir misin kelimeleri onlar kurşun gibidir vurur anlam kuşlarını
Bu şaraptan içen herkes sarhoş olur
Benim şarjörümde kıyametler sürülür
Ve namlusu kırılmış bir silah gibi dayanır şakağıma
Ve kurşun kurşun deler gökyüzünü
Yine yıldızlar kayar pencerelerde
Yusuflar zindana sığınır kuyulardan
Örümcekler ağ örer güvercinler yumurtlar
Eyyüp yaralarını sağar taşların koynuna
Çamurdan yaratılmışlar adına konuşuyorum
Kendi gövdesinin altında kalıp ezilenler adına
Gece yollarda kalmış yolcuların nabzını sayıyorum
Benim işte bu galakside şaşırıp yiten
Nereye böyle aksakallı baharların ayazdan atlısı
Benliğin kat kat tapınaklarında ki kirli bir kupadan
Kendi kendini zehirlemenin adımıdır hürriyet
Taştan adamların elbiselerinde taştan rütbeler
İbrahim ateş bahçelerinde kırmakta nemrut putunu
Meclisler meclisi açılmakta yine vakitlerden bir vakitte
Ağaçların şarkısını rüzgârlara söyleten bir sahnede
Sen gelmektesin atları soluk soluğa koşturan sen
Ey göklerin imzası tan yerinin padişahı yağmur bakışlı
Gece bir akrep gezer kalbimin mahrem köşelerinde
Çığ düşmüş köylerin enkazında kalmış benim ömrüm
Taştan kafeslerin ortasında başını duvardan duvara vururken
Gelirken gitmenin adını hayat koymuş nice bilginler
Sabun köpüğü gibi bir anda varolup yok olmanın nabzında atan
Zehirden kaskatı kesilmiş bir düş gezginiyim bu sağır dağın eteğinde