zeyn ki alır gözlerimi zeberced yanında az
kararan gökten ağan üzerimize safi naz
dediler çeyrek saat var, bekle
güneş doğdu, battı; günler aylara dolandı, yıl oldu Şirâze
dedim sonra yorgun: “çeyrek saat ne kadar uzun”
karşılık derinden geldi: “senin çeyrek saatin bizimkine uymaz”
Kuzey’in öykülerini bilirsin, mistik tarafı vardır insanı içine çeker
bir kere öyküye daldın mı soluksuz içeride kaybolursun
tecrübe etmediğin tarafları hayatın gelir seni bulur da
kaybolduğun yerde acıyla burkulursun
sonra “yaşanabilecek tek yer bıraktığın yerdir” gerçeği doğar fikrine
ve hasretle dönüşe durursun
durursun da dönüş yolu tahmin ettiğin gibi kısa sürmez
oyalı yazmamı dolayıp başıma yolunu gözlerim Şirâze
ama bilirim; dağlar aşmadan, çölde bir donup bir yanmadan,
boğulmadan gizeminde tarihin
bir kavuşma hayâl edilemez, beklentiye girilemez
ancak küçük adımlarla büyük adımlar eş ölçmese de
inancım yakın eder en uzakları
aynı yerdeyim; aynı tavır, aynı hâl üzereyim
devrana her katılan derviş ile halkada dönerken
sevdalandığım mekâna adımın yazıldığı fısıldanır kulağıma
sensiz mi gideceğim Şirâze
sensiz nasıl giderim, söyle ben sensiz nasıl olurum mahşerde
ruhun ruhumdan tutmazsa eğer, ben nasıl hesap veririm
yalnız doğulur, yalnız yürünür, yalnız ölünür mâdem;
yalnız söyleneceğim ben de
küçüktüm ve ta o vakitten ben sana küstüm
bu yüzdendir hep düşüşüm
nâkâm olan nâdandır varlığından aşkın, çarnaçar döner geri
nâdim olan da vakitsiz çalar kapıları, yitirdiğinde ancak anar geçmişi
ah dediğin ufak bir inilti, noktası seyran
ah işte bir sona seyelân
demedim seni kimseye, harf harf gizledim; sözü verdim Tibes’in baktğı vadiye
kendime bile dememişim de o güzel adın silinmiş sanki
şimdi isim isim dolanışım bundandır Şirâze, adını ararım
kışları ısınma derdine düştüm
sıcak yazları andım çokça kar ayazında; burası Muskovi
yenilmesem de Şirâze; sertleşti ellerim, yüreğim,
sonra hesapsız savurduğum sözlerim
seyredişim bundandır verâdan hiç yaklaşmadan,
kırar beni korkarım
alın üzerimden sorumluluğu
alın ne varsa bende sizden
yüksüz gideceğim, hem de süssüz
ruhum hafiflesin
düğünle alın verdiklerinizi hadi şimdiden
sonun başladığını söyleme Şirâze, kimse inanmaz geldiğini görmeden
duymak istediklerine açıktır kulakları, kimse dinlemez başını taşa vurmadan
eskiyenin yerini yeni dolduracak, değişmez kanun
kimse kabul etmez gün gelip eskiyeceğini kendisini bir köşeye atılmış bulmadan
susman gerektiğinde sus Şirâze, konuşman gerektiğinde değil
kimse tutmaz yanında hep gerçekle kol kola gezeni
gerçek en acı tarafıyla yakasına yapışmadan
tam zamanında ol her şeyin, açmayan çiçeği koklama
uzağında kal kargaşanın dingin ol, sakin ve sükûn içinde
ona buna bulaşmadan
yine yazılmışlığımı damıtıyor buldum kendimi
aynı demde böyle Şirâze, aynı makamda sana mihman