Şehir Düşüyor, Ben Üşüyorum

Şehir ki yürüyor bana, üstümden geçiyor tüm ana yollar, tüm vasıtalar. Trenler geçiyor, kalbimde izleri kalıyor her geçişin, her geçişte ben kendimden geçiyorum… Bir kâğıt olup yırtılıyor yüzüm, silip silip karaladığım alın yazım kalıyor elimde. Alın yazım ki güvercin olup kanatlanıyor rüyalarımda.

Gençlik Parkı yaşlanmış, banklar ömürlük bakışlar atıyor gelip geçenlere. Davetkâr bakışlara aldanıp, durup dinleniyorum göğsünde karanlık şehrin. Telefon kulübesinden yankılanan ve hasretin ateşiyle tutuşan sesleri duymak istemiyorum. Bir annenin sevincini kaldıramayan telefon telleri titriyor, kalbim titriyor, şehir titriyor… Karanlık ağdıkça ağıyor şehre, köşe başlarında henüz ateşi sönmemiş küllerden yükselen acı duman boğazıma yapışıyor, acımtırak renge bürünüyor suratım. Suratımda şehrin acı fotoğrafı basılıyor. Şehirden kareler toplanıyor, yüzüm trajik bir albüm kapağı oluyor, çevrilen her sayfa içime açılıyor. Şehir içime taşınıyor, yıkım başlıyor içimde. Kentsel dönüşümlere arsa kalmıyor, içim parsellere ayrılıyor, kalbimin mutena köşesi sana düşüyor. Şehir düşüyor…

Kalbinde uyuyan nazlı bir kuş vardır bu şehrin. Yarasını kanattığım kuş uçamaz ki şehrin yükseklerinde. Şehir yalnızlaşıyor. Ne var ne yok her şey yok oluyor. Güneşi emen taşlar duvar olup kapatıyor göğü. Şehir, bir mezar oluyor, büyük ve derin. Karanlık ve ıssız, ıpıssız mezarlar kazınıyor içimde. İçime gömülüyor şehir, acı bir türkü çalıyor radyoda. 
Efkârlı delikanlılara umuttu bu şehir vaktizamanında. Bir sevdaya hamal nice yiğidin göçtüğü şehir… Şehir düşüyor, içim titriyor. Yağmur düşüyor cama, camda buğu… Melankolik hâller, hüzünlü şarkıları misafir eden yorgun akşamlar.

Bir kahvehanede boş sandalyede oturan ruhum, taze demlikten çay getiren çaycının bezgin bakışlarında kayboluyor. Sobada tutuşan yalnızlık ısıtmıyor içimi. Şehir üşüyor, ben üşüyorum.

İçimde besleyip büyüttüğüm güvercinle mektup salıyorum.
Şehir düşüyor,  ben üşüyorum
Silinmez derin izleri vardır bu şehrin.
Ruhu soğuk, bedeni uzaktır bu şehrin,
Her vaadi mahzun gönle tuzaktır bu şehrin
Şehir üşüyor, ben üşüyorum.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -102 / Şiraze
Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında / Enes Güllü
Irmak Akarak İçim / Güven Fatsa
Şehir Düşüyor, Ben Üşüyorum / Ali Bal
Derviş Günlüğü / Hüseyin Çolak
Tümünü Göster