Ne zaman patlayan bir tomurcuk görsem
Deli divane olurum seni hatırlarım
Gürül gürül bir ırmak açar içimde
Dumanlı bir vadi gibi olur gönlüm
Bulutları çağırırım imdadıma
Geçerim bütün karalardan, karanlıklardan
Sulara bakıp da tâ derinden
Gülümseyerek gizlice kaderime
Saçlarını tarayan bir çocuk olurum ben
Bir bakarım ki gözlerimin içinde
Coşan kıvılcım sen olmuşsun
Bütün ceylanlar bana doğru koşar
Bir güvercin su içer dudaklarımdan
Ey Mecnûn sırrı bir suret çiz aynama
Artık gülistanını göster
Hicran içinde inleyen bir bülbülüm ben
Bir tufan kopuyor kalbimde
İçimde yeniden çalıyor kıyamet saati
Şimdi uykuda sanki bütün bir dünya
Kimseler yok yalnız sen varsın
Yıldızlar eteklerine tutunmuş
Gözlerim göklere takılı
İçimde susmayan bir şarkısın sen
Oturup ağlasam bir kelebeğin
Kaderinden işaretler çıkarıp kendime
Rahmetinden yaralarıma merhem sağsam
Yeniden doğsam tarihinin içine
Oysa çizdiğim bütün resimler yanlış
Tenha bir kuyunun içinde
Bütün varlığım sulara karışmış
Dersimi aldım bulutlarından
Yağmurlar ezberliyorum toprağa bakıp
Kalkıp kendimi dağlara vuruyorum
Ne yana baksam ne yöne dönsem
Bütün çaresizliklerimi kuşanarak
Irmaklarına girip çoğaltıyorum susuzluğumu
Şimdi sözlerim sana, ölüme ve aşka dair
Her şey bir rüya imiş, bir hayâl
Bir Anka kuşu mu beni kanatlarına alan
Düşmüyor, bulutlara tutunuyorum
Sabahın rengini melekler yüzüme çiziyor
Seninle yeni bir güneş doğuyor kalbime
Varsın silinsin adım dünya defterinden
Sırtımda heybem düşüyorum yola
Yeter bu kadar nefes alıp verişim
Bütün dehşetini gördüm dünyanın
Hayat bir uçurum artık benim için
Yalnızım ve beni ancak sen anlarsın
Çünkü sen üfledin içime ateş nefesini
Şimdi seni giyinip çıkıyorum hayata
Siliniyor bedenimden dünya kokusu
Beni solmayan rengiyle bir menekşe karşılasın
İndim atımdan geldim merhamet kapına
Gördüğüm rüya yeter bu hayal bu sanrı
Uyanmak istiyorum bakir bir sabaha