Üflediği Aşktır Ateşe

taş duvar ören ustanın parmaklarındaki yaralar
alnındaki ter bıyıklarında birikirken güneşe karşı
taşın sesi bir başkadır bilirim ustaların elinde

kızlar çamaşır yıkar ırmak kenarında köpüğü türkü türkü
atlar su içerken ıslık çalan delikanlıların kalbini bilirler
selelerinde bin umut dönerler evlerine esvapları pâk

çobanlar akşamı bekler ki koysun azıcık başını yastığa
kuş uykusu uyur aslında davar çobanları ağıldaki damlarında
ama yağmur yağmasın damlaların sesi bir türlü dinmez

ocağın başında bir yâr üfler ateşe yanan tülbendine aldırmadan
üflediği aşktır ateşe aslında ondan aşkın ateşi vardır
ondan hiç gitmez dumanlar âşıkların başından

çocuğun gülüşü yok mu melektir kuştur baharda bir çiçek
sesi elest’ten elenmiş dil rüzgârı annenin kulağına
kelebekler çocukların saçlarına niye konar şimdi anlıyorum

yaprakla söyleşen sonbahardır bir de saati güneş olan dede
gölgesi de öyle söyleşir ikindilerde uzun uzun dağlarla
zigana ondan çok sislidir palandöken karlı

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -102 / Şiraze
Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında / Enes Güllü
Irmak Akarak İçim / Güven Fatsa
Şehir Düşüyor, Ben Üşüyorum / Ali Bal
Derviş Günlüğü / Hüseyin Çolak
Tümünü Göster