Acziyetin Şiiri: Münacât

Merhum Cahit Zarifoğlu’nun en çok sevdiğim şiiri Sultan’dır. Sultan’ın diğer şiirleri içerisinde benim için farklı çağrışımları vardır. Bu şiir Zarifoğlu’nun kitabında sondan üçüncü şiirdir. Bu durum da bana çok anlamlı gelir. Şair şiirine
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme
mısralarıyla başlar. Oldukça hacimli bir şiir kitabının sonunda yer alan bu şiir daha ilk mısrasıyla bizi yakalar ve başka bir âleme alır götürür. Acziyet ve yakarışın bu denli güzel ifade edildiği şiir bir münacattır.
Münacat, kelime olarak “fısıldamak, kulağa söylemek, iki kişi arasında geçen gizli konuşma” anlamları taşımaktadır.  Bir kimsenin ellerini semaya kaldırarak dilediği şeyi Allah’tan gizlice istemesine münâcât denilmekle birlikte;edebiyâtımızda, bağışlayıcı olan Yüce Allah’tan bir dilekte bulunmak için yazılan manzûmelere verilen isimdir.
Kelime anlamı olan “kulağa fısıldamak ve iki kişi arasındaki gizli konuşma” münacatı tam olarak karşılamamaktadır. Kulağa fısıldamak normal konuşmalarda hoş karşılanmayan bir iletişim şeklidir. Münacat aslında kulun acziyetini ifade halidir. Kişinin yüce Allah karşısında kulluğunun farkında olarak, edeple kendi eksiklik ve noksanlığını itiraf edip Allah’tan kısık bir sesle yardım istemesidir.
Eski edebiyatımızın vazgeçilmez şiir türlerinden biri olan münacat, hemen her şairin divan ve mesnevisinde ya ilk ya da ikinci şiir olarak yerini alır. Bu yönüyle de mensur eserlerdeki “hamdele”nin şiirdeki karşılığıdır. Bununla birlikte mensur olarak yazılan münacatlar da vardır ki bunlara da “Tazarrûnâme” adı verilir.
Divan edebiyatı şairlerince kaside, gazel, kıta, mesnevi, rubai gibi hemen her nazım şekliyle yazılmasına rağmen Halk ve Yeni Türk edebiyatı şairleri tarafından da hece ve serbest vezinle verilen yüzlerce güzel örnekleri de vardır.Dinî ve edebî bir nazım türü olan münacatlar ayet ve hadislerden alıntılarla İslam’ın iki ana kaynağından faydalanılarak kaleme alınmışlardır.Allah’la ilgili dinî edebî bir nazım türü olan münacatlar, tevhidlerle benzerlik göstermesine rağmen aralarında bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Tevhidlerde Allah’ın zât ve sıfatlarından, yüceliğinden ve kudretinden bahsedilirken münacatlarda kulun hatalı, kusurlu ve aciz olduğu vurgulanarak Allah’tan yardım isteği ön plana çıkar.
Kul, kusurludur. Yapmış olduğu ibadetler ve amelleri Allah’a layık değildir. Buna rağmen Allah kulun ameline göre ceza vermez. Fuzulî bu durumu
Yok bende bir amel sana şâyeste âh eğer
A’mâlime göre vere adlin cezâ bana
mısralarıyla ifade eder bir münacatında.
Yegâne Ganiyy-i Mutlak olan sadece Allah’tır. Kul, daima zayıf, aciz ve ihtiyaç sahibidir. Yüce Allah karşısında insan aczini itiraf etmeli, geçmiş günahlarına pişmanlık duymalı ve bir daha yapmamaya karar vererek, tövbe ve istiğfar etmelidir. Çünkü veren O’dur ve o dilemedikçe hiçbir şey meydana gelmez.
Arif Nihat Asya da bir münacatında bu durumu şöyle ifade eder:
Zaîfiz, güçsüzüz biz, el
Elindir, kol kolun, Tanrı’m!
Ne oldurmak murâd etsen
Yeter bir tek “ol!”un Tanrı’m
Allah, sonsuz lütuf, rahmet ve mağfiret sahibidir. Tevvâb ismiyle, günahından pişman olan ve tövbe eden kulunun tövbesini kabul eder.

Bir kul olarak insan, ibadetlerine güvenmemeli, daima korku ve ümit arasında olmalıdır. Çünkü “Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek” bir müminin uyması gereken kurallardandır. Eğer Allah’ın rahmet ve mağfireti olmazsa kulun durumu perişandır. Yunus Emre bu hususu iki farklı şiirinde şöyle anlatır.
Ne ilmim var ne tâatim ne gücüm var ne tâkatim
Meğer kıla inayetin yüzümüzü ak Çalab’ım

Rahîm dürür senin adın Rahîmliği bize dedin
Mürşidlerin müjdeledi “Lâ taknetû” hitap nedir
Münacatlarda Allah’ın bazı sıfatlarından da söz edilir. Celal ve Cemal, kerem, lütuf ve yardım sahibi olduğu, ilim ve kudretinin sonsuzluğu, Kıdem ve Bekâ sıfatları ön plana çıkarılır. XVII. Asır mutasavvıf şairlerinde Fenayî Cennet Efendi’nin bir münacatının ilk dörtlüğü şöyledir.
Celâlin nârına yakma ibâdı
Kerem lutf u inâyet senden olur
Cemâlinle münevver et fuâdı
Kerem lutf u inâyet senden olur

Allah, kâinatın yegâne Hâkim’i,ezel ve ebedin Padişah’ıdır. Mevcut olan her şey onun kudretinin eseridir ve var olan her varlık bizlere O’nun kudretini göstermektedir. Şahlığa lâyık olan O’dur. Bütün padişahlar O’nun kuludur.Çok sayıda örneği bulunan münacatlarla ilgili Prof. Dr. Cemal Kurnaz tarafından hazırlanan Münâcât Antolojisi (Ankara 1992)’nde türün güzel örnekleri bir araya getirilmiştir.
Genel hatlarıyla verdiğimiz münacat konusunu, yazımızın girişini oluşturan şiirin devamıyla sonlandıralım. Zarifoğlu’nun duası bizim de dua ve yakarışımız olsun.
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Yıldızların Doğduğu Yerden / Recep Garip
Yârlı Bir Ölüm Sofrası / Selami Şimşek
Üstad ve Ölüm / Necmettin Evci
Üstad Necip Fazıl Kısakürek / Nurettin Durman
Seyir Defteri Öyküleri – 3 / Naz
Tümünü Göster