İnsanın gücü, herhâlde sözün bittiği yere kadar gider. Dayanma gücü nihayetlendiğinde, artık söyleyecek söz kalmaz, ağız kapanır, dil dudak deprenmez olur. İşte o anda teslimiyet başlasa gerek, sadece kaderine. Sonrasında rıza kapısı mı açılır, rahmete mi karışır insan, bilinmez. İşte böylesi bir film girdi gösterime. Ne zamandır ortalıkta görünmeyen İsmail Güneş’in yönetmenliğini yaptığı “Sözün Bittiği Yer,” böylesi teslimiyet içinde olan bir insanın hayatını anlatmaya çalışır. Okullarda palyaço olarak gösteri yapıp hayatını kazanmaya çalışan Turgut’un, hayattaki tek varlığı hatta tek umudu, annesiz yetiştirmeye çalıştığı oğlu Umut’tur. Bir yandan küçük gösterilerle para kazanmaya çalışırken, diğer yandan da dizilerde rol almak gayretindedir. Bir gün bir okulda gösteri yaparken Umut’un hastaneye kaldırıldığı haberiyle sarsılır. Önce hafif bir bayılma zanneder oğlunun durumunu, ama sonrasında, umudunun kan kanserine yakalandığını öğrenerek hayatı kararır. Oğlunun öğretmeniyle birlikte elinden geleni yapmaktadır. Tam o sırada da anneliğe hazır olmadığı için oğlunu bebek yaşta terk eden maceraperest Simay uzaklardan çıkagelir ve hastalanan oğluyla ilgilenmeye başlar. Turgut, Simay’ın ilgisinden ümitlenmektedir. Ancak Simay, kendisi gibi maceraperest ruhlu bir mirasyediyle gününü gün etmektedir. Umut’un öğretmeni ise güney doğuda şehit olan eşine çok benzeyen Turgut’un yaşamıyla kendi yaşamı arasında kurduğu paralellikle bu ailenin yardımına koşar. Ancak, Simay onun oğlu ile bu kadar ilgilenmesine içerlemektedir. Nihayet, Simay’ın beraber olduğu mirasyedi sayesinde Umut’un zorlu ameliyatı gerçekleştirilir. Ancak Turgut’un hesap edemediği bir şey vardır: Simay, evleneceği adamın verdiği para karşılığında oğlunu istemektedir. Turgut, paranın gücünü kabullenmek ve oğlunu vermek zorunda kalır. İşte bu noktada, artık her şey biter onun için. Hayat biter, sevinç biter, sevgi biter ve söz biter. Turgut rolünü başarıyla oynayan Mehmet Özgür’ün gerçek hayat hikayesi de bu filme oldukça yakın aslında. O da kan kanserinden üç aylık bebeğini kaybetmiş. Herhâlde oyunu bu kadar içtenlikle vermesinde bunun payı büyük olsa gerek. Yasemin Balık, Volkan Severcan, Elif Sümbül Sert ve küçük oyuncu Okan Tangücü de oyunculuklarında oldukça başarılılar. Ama filmin herhâlde en öne çıkan yanlarından biri de müziği… Murat Özdemir’in başarılı bir çalışması aynı zamanda. Türk sinemasının önemli isimlerinden biri olan Macit Flordun’a ithaf edilen film, genel itibariyle tam bir aile seyircisini kucaklamaya hazır görünüyor. Ancak… Neden ihtiyaç duyulduğunu pek anlayamadığımız bazı açmazları var filmin. Mesela Turgut’un, oynadığı dizilerde travesti rolünde sık sık hatta abartılı bir hâlde görünmesi. Filmin açılımında önce hastaneye koşan palyaço kıyafetiyle bir baba göründü. Sonrasında ise baba, hastaneye artık hep travesti kıyafetiyle koşmaya başladı, topuklu ayakkabı, mini etek, uzun saç… Hatta öyle ki, hakim rolündeki Ahmet Özhan’ın karşısına bile kulağında küpeleri ve yüzünde makyajıyla çıkıp ifade verdi. Şimdi gerçeğe şöyle bir bakacak olursak, herhâlde hiçbir baba, çocuğunun elinden alınacağı bir mahkemeye, ne olursa olsun öyle bir kıyafetle çıkmaz. Filmin çekim aşamasında da oldukça zorluklar yaşanmış. Beyoğlu sokaklarından belediye ekipleri tarafından kovulmaya kadar giden tatsızlıklar sonucunda, yine de seyredilebilir bir film ortaya çıkmış. |
Bu Sayının Diğer Yazıları
Hayat ve İnsan / Naci GümüşFihi Ma Fih’ten III / Sezai Küçük
Selim(iye) ve Sinan / Hülya Atakan
Bir Otel Odası Yalnızlığında Necip Fazıl ve Attila... / Hayati Koca
Aynalar ve Yüzler / Mehmet Öztunç
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…