Hayat ve İnsan

Hayat bizim için en büyük fırsat tecrübesidir. Ömrümüz bo­yunca elde edebileceğimiz en büyük kazanç “sevgiyi çoğalt­ma, iyilikte yarışma, bilgiyi paylaşma” olduğunu anlamak ve anlatabilmektir. Aşk, muhabbet, kalkınma ve hareket bura­dan doğar. Bunu da doğuran hakiki imândır. Fani dünyaya aldanan, gelip geçici şeylere bel bağlayan ahir ömründe olmasa bile ahrette dönülmez bir yolun, telafisi imkânsız bir hatanın acısı içinde bulur kendini.

Olgun insan olmaya çalışma, gerçek güzelliğin üstün mezi­yetler olduğunu idrak edebilme “erdem ve onur” getirir. Büyükler en büyük ilmin, insanın kendisini tanıması olduğu­nu söylerler. Kendini tanıma; gönlünde Allah’ı bulma, gere­kirse “ölmeden önce ölme” bilincine ulaşmadır. Hakkın ve hakikatin ne olduğunu bilen ârif aşıktır. Bu aşkta acı yok, vecd ve haz vardır. İlâhi aşka intisab etmeyenler kalbin anahtarını ellerine geçiremez, gönül denilen okyanusun derinliği­ni, özelliğini, güzelliğini bilemezler. Doğal olarak yeryüzünde hiçbir insan yoktur ki bir gamı, bir derdi, bir endişesi olma­sın. Bu itibarla hissiz ve vurdumduymaz olanlara insan demek ne kadar doğru olur? Hayatın sıkıntılarını sevinç kabul edenler mutludurlar. Müslüman kimliği ile öne çıkanların işi daha da zordur. Her hareketini kontrol etmesi, her işinin temiz, leke­siz ve kusursuz olması, bilgili çalışkan ve sabırlı olması gere­kir.

Yukarıya baktığımızda mevki makam ve servet sahibi olanla­rın göz kamaştırıcı durumuna imrenme, özenme, yanlış ve tehlikelidir. Çünkü onlar o mevki ve servetlerini fakir insan­ların, masumların gözyaşları pahasına elde etmiş olabilirler. İkincisi varlık da, yokluk da, mevki ve makam da birer sınavdır. Kimisi sabırla, kimisi varlıkla, kimisi yoklukla imtihan edilir. “Ben de böyle olayım” duygusu huzursuzluktan başka bir şey veremez. Kendi suyumuza, kendi azığımıza bakalım. Sa­hip olduğumuz nimetlerin, değerlerin farkına varalım. Doğru olan budur. Çünkü arzuların sonsuzluğu yanında hayat pek kısadır. Ölüm yakındır. Bizim bütün itimad ve tevekkülümüz cümle mevcudatın yaratıcısı Allah’adır. Her şeyi ancak O’ndan bekle­riz. Bir işin meydana gelmesi veya gel­memesi Allah’ın ilâhi takdir ve iradesi­ne bağlıdır. İçinde bulunduğumuz mevkii bahşedilmiş bir şeref olarak te­lakki etmesini bilme olgunluğuna eri­şebilmek “kendini bilme”dir. Öğreti­lerin doruk noktası budur.

Bilinen sözdür: “Dünya malı, dünyada kalır.” Çelikten, altından da bir zırh giyilse, ölüm oku onu delecektir. Sağlık-hastalık, varlık -yokluk, kavuşma-ayrılık sahnelerinin hem aktörü, hem seyircisi değil miyiz? İyi de olsa, kötü de olsa, güzel de olsa, çirkin de olsa , gözle görünen her varlığın yaradılışın­da hikmetler vardır. Edebî belki de edepsizden öğreniyoruz. Karanlık ol­masaydı aydınlığın büyük lütuf oldu­ğunu nasıl anlayacaktık ki? Eşya ve hadiselere ibretle bakmak lazım. İb­retle bakmasını bilmeyen göz, sahibi­nin düşmanı olur. Gerçeği iyi görebil­mek kabiliyetinde olan insan, kamil insandır. Onların olgunluğunu bu hengâmede dışarıdan gözlemlemek biraz zordur. Bunu yine ancak olgun insanlar anlayabilir. Işık etrafında top­lananlar onun sadece aydınlığından istifade ederek işlerini yaparlar. Soh­bet eder veya eğlenirler. Ama o ışığa gönülden aşık olan pervane ise cevr û cefa çeker ve kendini yakar.

Temiz yaradılışlı insanlar asildir. Al­lah’a dua etmesini, O’na yaklaşmasını bilen için her yer “Tûr-i Sinâ” olabilir. Allah’ın adaleti önünde Hz. Süleyman ile karınca, devlet başkanı ile çoban birdir. Zengin ve fakir aynıdır. Kerem ve ihsanı iyilere de kötülere de nasip olabilir. Dikkat etmek lazım. Dünya iş­leri kader programı dışında işlemiyor. Kader ve kaza programı içerisinde küllî irade ve cüz’i irade olgusunu iyi kavramak lâzım. Hayat bir nefes alma vermeden ibarettir. Uyanık insan, ger­çeği iyi görebilen, yani kendini bilen insan sahip olduğu değerlerin farkın­dadır. Nefisten daha kötü bir arkada­şın olmadığını bilir o. Arzu ve hevesler değil midir ki kulu perişan eden. “Nefis bela, şöhret afettir” mütevazı insanlar bunu çok iyi bilmektedir. Sırrın sırrı da burada galiba.
Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Hayat ve İnsan / Naci Gümüş
Fihi Ma Fih’ten III / Sezai Küçük
Selim(iye) ve Sinan / Hülya Atakan
Bir Otel Odası Yalnızlığında Necip Fazıl ve Attila... / Hayati Koca
Aynalar ve Yüzler / Mehmet Öztunç
Tümünü Göster