I yıkık medeniyet birikintisiyim artıklarım bir yeraltı şehrinde gizlenir imitasyon kurtuluş maskeleri takan Grek heykelleri- unutturmaya çalışıyor Tanrı’yı Işık sitelerini özledim- kervanları ve elçilerin üzerinde yürüyen bulutları içimde ruhun grameri kendi hiyerogliflerimi okumalıyım ölüm sfenkslerine dalıp, eşyanın nabzını tutacağım tutacak beni estetik bir çirkinlik yürüdükçe diz boyu konuşmanın sert köşelerine erotik ve plastiği aşamayan bir estetik tutacak şehrin aynalarını çakallar florasanlara II uzakta değil, yakınımda bir fizik ötesi güneşi var parladığı zaman- ruhun etine geçmiş gölgelerin dişlerini sökecek parladığı zaman buharlaşır asit tapınakları kerhaneler ve mağaza spotları heykellerin yüzünden dökülür alçılar sonsuz denklemli mistik matematik saatleri durdurduğu zaman yeraltı şehirleri ortaya çıkar III sabotajlı yarış, koşturuyor etli ayak kemikleri bir hedef yok, sadece yarış var birbirine çelme takan- Allah’sızlık ortamında üreyen ruh mantarları ve şarkılar, kaskanlanmışları dolduran ölüm nakaratları IV seni eline aldığı zaman Sevgili, aşktan iki parçaya ayrılırdın Kızıldeniz’i saçların gibi taradın şimdi ruhun tırnakları yaramıyor bu zarı bu metaryalist, bu derilere sinmiş karanlığı yüzü paslanmış aynalar ışığı almaz içeri meydanda ellerini kalbine gömen adamlar meydanda ışık siteleri kuran adamlar arıyorlar bir hicret hücresini V gök yüzüne bakıyorum metafizik bir trafik, yıldızları tutmuş ve sırrı meydanda ikimiz için bağırıyorum kulakları tıkalı kanserli hücrelerini kemiriyor mitoslar şişman dillerinde kadimlerin politeist ilahileri anlaşılmayan şeyler söylüyorlar gülücükler, zoraki sahte cerrahi müdahaleler ağlayan uzay çağı betonları etli ayakların altında inleyen asfaltlar bir çiçek patlayacak, özünde aşk şırası VI yoklayıp hükümsüz kentlerin mühürlü anahtarlarını kutsayarak geçeceğiz zafer taklarını kaftanlarımızda efendilerin atlarından sıçrayan çamur düşecek çiçek demetleri yere şarkılar, meydanları dolduran ilahi vecd hali dudakları ıslatan sevda şerbetleri ve güzellik, plastiği aşan mutlaklık biz geldiğimizde evleri onaracak mimarlar coğrafyalara sinmiş bu kara iklim ilk patlayan tomurcukla, baharla eriyecek kan süte dönüşecek ve yükselecek yeraltı şehirleri biz geldiğimizde yıkık medeniyet birikintileri İbrahim’in önünde tek tek toplanan kuş parçaları gibi dirilecek. 17.03. 2007 / Islamabad |
Bu Sayının Diğer Yazıları
Yüzleşme / Bilal TırnakçıYazmak ve Yaşamak / Necmettin Evci
Yalnızlığa Methiye / İsmail Bingöl
Sükût / Yavuz Ertürk
Senden Sarktım Yar Zaman Kimin İçin / Cihat Duman
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…