Yıkık Medeniyetler Birikintisi (Diriliş’e…)

I

yıkık medeniyet birikintisiyim
artıklarım bir yeraltı şehrinde gizlenir
imitasyon kurtuluş maskeleri takan Grek heykelleri-
unutturmaya çalışıyor Tanrı’yı
Işık sitelerini özledim-
kervanları ve elçilerin üzerinde yürüyen bulutları
içimde ruhun grameri
kendi hiyerogliflerimi okumalıyım
ölüm sfenkslerine dalıp, eşyanın nabzını tutacağım
tutacak beni estetik bir çirkinlik
yürüdükçe diz boyu konuşmanın sert köşelerine
erotik ve plastiği aşamayan bir estetik
tutacak şehrin aynalarını çakallar florasanlara

II

uzakta değil, yakınımda bir fizik ötesi güneşi var
parladığı zaman-
ruhun etine geçmiş gölgelerin dişlerini sökecek
parladığı zaman buharlaşır asit tapınakları
kerhaneler ve mağaza spotları
heykellerin yüzünden dökülür alçılar
sonsuz denklemli mistik matematik
saatleri durdurduğu zaman
yeraltı şehirleri ortaya çıkar

III

sabotajlı yarış, koşturuyor etli ayak kemikleri
bir hedef yok, sadece yarış var
birbirine çelme takan-
Allah’sızlık ortamında üreyen ruh mantarları
ve şarkılar, kaskanlanmışları dolduran ölüm nakaratları

IV

seni eline aldığı zaman Sevgili, aşktan iki parçaya
ayrılırdın
Kızıldeniz’i saçların gibi taradın
şimdi ruhun tırnakları yaramıyor bu zarı
bu metaryalist, bu derilere sinmiş karanlığı


yüzü paslanmış aynalar ışığı almaz içeri
meydanda ellerini kalbine gömen adamlar
meydanda ışık siteleri kuran adamlar
arıyorlar bir hicret hücresini

V         
gök yüzüne bakıyorum
metafizik bir trafik, yıldızları tutmuş ve sırrı
meydanda ikimiz için bağırıyorum
kulakları tıkalı
kanserli hücrelerini kemiriyor mitoslar
şişman dillerinde kadimlerin politeist ilahileri
anlaşılmayan şeyler söylüyorlar
gülücükler, zoraki sahte cerrahi müdahaleler
ağlayan uzay çağı betonları
etli ayakların altında inleyen asfaltlar
bir çiçek patlayacak, özünde aşk şırası

VI       
yoklayıp hükümsüz kentlerin mühürlü anahtarlarını
kutsayarak geçeceğiz zafer taklarını
kaftanlarımızda efendilerin atlarından sıçrayan çamur
düşecek çiçek demetleri yere
şarkılar, meydanları dolduran ilahi vecd hali
dudakları ıslatan sevda şerbetleri
ve güzellik, plastiği aşan mutlaklık
biz geldiğimizde
evleri onaracak mimarlar

coğrafyalara sinmiş bu kara iklim
ilk patlayan tomurcukla, baharla eriyecek
kan süte dönüşecek
ve yükselecek yeraltı şehirleri
biz geldiğimizde
yıkık medeniyet birikintileri
İbrahim’in önünde tek tek toplanan kuş parçaları gibi
dirilecek.
17.03. 2007 / Islamabad
Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Yüzleşme / Bilal Tırnakçı
Yazmak ve Yaşamak / Necmettin Evci
Yalnızlığa Methiye / İsmail Bingöl
Sükût / Yavuz Ertürk
Senden Sarktım Yar Zaman Kimin İçin / Cihat Duman
Tümünü Göster