Yazar: Erol Erdoğan
İrezlüğün Peşinde Birkaç Gün
5 Mart 2023 Pazar günü akşam saatlerinde, Şeref Akbaba telefonla aradı. Selamlaşma ve hâl hatır sohbetinden sonra “İrezlük nedir?” diye sordu. Soruyu...
Balkon Kentliler /Sezai Karakoç’a
Erol Erdoğan
“Çocuk düşerse ölür” dedinÇocuk düştü hepimiz düştükÖnce küçücük sonra kocamanYavaş yavaş düştük ansızın değil
Ansızın Kuşlar
Boğaz gri toprak griMevsim kış, şubatın sonu
Karlar çekilmiş Beykoz sırtlarındanÜsküdar’ın çiçekleri uyanmadaElden ele beyaz güller dolaşıyorCemile Sultan Korusunda
Ağustos Yüzlü
hüzün yok bu mevsim ağustos yüzlü dostum
aşk, meşk, seyr, sülük bütün ödünç kelimeleri
senden emanet almak niyetindeyim artık
kaç seherdir bedel topluyorum gözlerimle...
Şeytan
İtiraf edemezsin kötü adam
Şeytan gibi çökmekti cennete hayalin
Köprülerden akan kanlara basarak
Ne çok planın vardı, ne çok yılanın
Salıverdin hepsini gecenin koynuna
Ne çok güvenmiştin himmetine
Unutmuştun oysa...
Merhamet
öldürsen merhameti
o kendini yaşatır
girer apansızca
gece yarısı koluna
insan ikindi kokusu
ve güneş yanığı
az akşam serinliği
ve kesif çay demi
göğsüz geçtiyse zaman
gün eksik büyür göğsümde
zuhurata dair kelimeleri
ödünç almak...
İkindi Deminde Şehrim
yüzün düştüğünde aklıma
rengârenk kuşlar uçuşur
şehrin zarif kızıllığından
gri, mavi, yeşil, sarı, ela
hayalin düşer sonra şehre
masal gibi, kuş gibi, aşk gibi
kuşlar kanat çırparken saçlarında
bir serçenin griliğinden...
Uzun Yola Dair Birinci Söz
her defasında cümlelerimizi
açıkta bırakıp yalınayak gidiyoruz
korkularımız heybemizden ne zaman düşürse
kalıp yeniden yüklüyoruz
düşe kalka tırmanıyoruz yokuşlarda
gelemeden gidenler kadar korkusuz
ve merak dolu bakışlarla çocuksu
aşksız, ihanetsiz, rüyasız
nice...
Eylül Masalı
vakitlerden akşamdır artık
kızılca akşam
gün cumartesi
yalnızlaşırsın sen yine
koşuşan çocukların sesinde
ardın sıra notlar düşerim
hüzün dolu salalar eşliğinde
aylardan eylüldür artık
yaprak dökümü...
Bir Ben Varım Burada Senin Hatırına
nedendir bu umutsuzluk
gecelerime uğramaz oldun ey sevgili
ay ışığı sensiz dolaşıyor gözlerimin siyahlığında
sonra meltemler gibi değerek saçlarıma
hatırlatıyor unuttuğum hayallerimi
şehrin çatılarında şiirim kayboluyor ardı sıra
bilir misin...
Yalnızlığa Övgü
Gecenin alfabesi ile yalnızlığın heceleri
İkisi de senden sesler taşır geleceğe
Hissedersin nağmeyi en derininden ama
Dokunamazsın kelimelerin parmak uçlarına
Kalabalıkta bile yalnızlık istersin...
Bir Uçak, Bir Kuş, Bin Çocuk
Bir uçak havalandı
Büyük bir gürültüyle
Sarsarak her yeri
Peşinden bir kuş uçtu
Parktaki zeytin ağacından
Gagasında küçük dal
Uçak simsiyahtı
Kuş masmavi
Uçak delercesine göğü...
Kimden Çekinir Kar
Sabah bakınca pencereden
Bembeyaz gözükmüyor dışarısı
İncecikten düşmüyor kelebekler
İnmiyor melekler avuçlarımıza
Karsız geçiyor gecelerin hepsi
Ay yansımıyor kömür gözlere
Sımsıcak ellerim sımsıcak
Donmuyor kediler damdan...
Mutmain Hüzün
Kasırgadan sonra gelen kayıp haberleri gibi
Adlar kayboldu akşamın alacasında
Ne doğudan muştu vardı ne güneyden
Bastığımız yerler kaydı ayak altımızdan
Kaçamak aşkın günahını...
Mırıl Mırıl Yağmur
yağmur mırıldanır gecenin ıssızlığında
kuytularından akarken seller
alnımdan çiseler şehir
kalbimin ritimlerinden kaçan
bir şimşek yalar minareleri
sinanın bakışları gibi tepelerinde koca şehrin
yalar ve düşer denizin karanlığına
yağmur iner şehre...
Kar Yağınca Bir Oh Çekiyorum
kar tanesiyle kalbime
bir melek inince
uçuyorum pırrr
kardan bir adamı görünce
kömür bakışlı sıcacık
gülümsüyorum pırrr
kırılan bir cam geliyor aklıma
kartopu aldıkça elime
korkuyorum pırrr
çocuk gibi oluyorum
yamaçlar kara dönüşünce
düşüyorum pırrr
donunca...