Ölümü Erk’in
Çökkün omuzlarında babamın,
kulluk izleri/kent seraplarıdır bir rençberin.
ödünçlediği ipek mendilinde sarışın-
-bir çocuktur kendini bel etmiş ılık bir irin.
Gülüşü; üleşik bir sancının, şiir olduğudur,
Kanıksanmış utkulara yelken...
Ey Ölüm, Çabucak Kucakla Beni! Yaşıyorum- İçimden; Son Bulsun Diye Bu...
Kuşlarımı koymak için
Bir gök resmi bulamadım…
Hilmi Yavuz
Sakınır, içindiği düş köşelerinden karyağdıları,
Kağşamış yılkılıkları göğe serpen bir kadın.
Yağmur göğe yağıyor, düşü içimin kırıntıları
Göğsüme dolarken...
Kalbi, Kendi Tininde Çağıldayan Bir Uğrakmış
I.
Oyalandım yaralı bir kuşun göğsünde,
Sekerek suyu, ölerek geçiyorum soluğu.
Önümdeki haritalardan buluyorum,
Bu doyumsuz, kükürtlü ve içimde;
Henüz talan edilmemiş boşluğu.
II.
Özsudur elleri, yitimler sirkinde,
Bizim bir...
Kuş Soluğunu Geceye Kus’turdu;
Bir dön bırakarak kemikli yazgıların usuna,
Delirmiş buruklukları, sindiği kuşkulardan.
Ayırırken bir hüthüt, polensiz çiçekleri;
Dölleyen bir gülüşme bırakır masaya.
Kadınların şems düğümleri atılmış göğüslerinde,
Gözüyledir kurşunî...
Gülüşen Acılarını Derlemiş Eski Bir Suyun Tadında;
Bir dil kuracağım, kızıl bir gün batımını,
Dağların koynuna sokulurcasına sesiyle,
Kendine eğen bir sıkılcım için.
Ki o dildir; anlamını denizin en dibinden
Dağların doruklarına taşıyan.
Sayıklayan, rüyasını en...
Kederidir Nesrin Hanım’ın ki Şiir; Göğsündeki Gize Gömer İçimdeki Çocuğu;
Tecimenler yorgun duvarlarına ribatların
Selçukî öykülerini yazar,
İmamevlerinde küskün bir gül açar,
Müstakim nefeslerinde büyür evliyaların,
Hiçe bürünmüş solukları.
Büküm ve kavis; gönük bir düş izleğidir,
Ellerinin kınasında kendini yaralar,
Reşit...
Oysa Kent Çoktan Göçmüştü
o bir şair / uzayı deler / şiir iğnesiyle
Nizar Kabbani
Şiirden hayıflanarak,
İçirsindi dirimleri sakındırdığı, şu toyluğuna.
Bu güne, tok karınlarda açan kokusuz,
Bir papatyayı, sınırdan uzatarak,...
Avucunda Tuttuğu Bir Beyazlıkla Sağlamlar Kendini Viranşehir, Ruhunda Taşıdığı Gül Uykusuna…
Kurdunu kemiren bir elmadır, bu çağ,
Eriyor sesinde öğretmenin ilk kar.
Omzumda kalbi sökük bir ilik dokusu
Yarasını kaşıyan kuğu sürüsü için,
Gölün yüzünde insafsızca gerilmiş bu ağ.
...
POSTACILAR RENKSİZDİR, BU YÜZDEN; FİLİSTİN’DE ANNELER ACIYI KELİMEDEN ONARLAR;
Beşikler küçük türbelerdir artık
Uçuk dudağımda ebâbil türkülerine
Katılırken anneler.
O kahverengi çantadan, eskimiş yüzünü eğer,
Kelimetullahtan muştular kulağımda,
‘’Fe inne meâl usri yusra,
İnne meâl usri yusra…’’
Filistin silinip giderken...
‘’AND OLSUN!’’ İÇİNDİ SIZIŞI KEHRİBARIN DÜŞTEN BİR ERKİNİ KENDİNE KIRAN DÜŞ...
I.
Nasıl ki bir delile gereksidim şu ân’ımı,
‘’Isırılmış bir elmanın kanayışı, şiirdir’’
Dilini bilirsen!
Gevşet ilmeğini kelimelerin, dile dağılsın-
-Varsadığın şiirler, doğursun öpüşlerin.
Annem diyordu ‘’Faruk Nâfiz iyi şâirdir.’’
Ve...
Dilimde Uzayıp Giden İmren, Ağır Ağır Kıvranır Dolgusuna Acının
I.
Arkaik düşler kırkikindisi,
Yur utkusunu gecenin.
Kemiğinden arınmış kelimelerle,
Sesinde durulmuş bahara,
Göksel bir derinlik taşır.
Peltek kelimelerle seslenirken,
Düşer güneşin gölgesine yüzü,
Düğümlenir göğün kör noktasına,
Narınç rengiyle donanmış uçurtmalarla.
II.
Yurtsuz öykülerin,
Kuş...
Boynum Benim; Koklanmamış Bir Güldür
I.
Yaşlandım, balçık yüzlü göçebelerin,
Sesi kan kadehlerinden hüzün eksenime değdi.
Yapruzlar açtı, silindi nikrisler…
Kurudu şiirim,değişti çünkü terlemelerin rengi.
Sündüm ve gerdim gövdemi
Giydirildi hakikat urbaları
Sıcak üflemelerle ruhuma.
II.
Yarasından yeni...
Aşk Oyalı Bir Mendil ve Bir Fotoğraf Karesi
Tâ key sühan ez sühan rubâyîm
Mâ ber ser-i kıssa-i hod âyîm*
I.
Aşk, kendine değene gerçekler, ulumaları,
Yumuşak deriler koynunda yatar gibi serin…
Dayanışı nakşeder keklik bastonuna,
Aşı...
Um
I.
İmlânın emrivâkisidir/iki nokta,
Taşır ruhunda, dilin ilk gezintisini…
Kelimelerin filayaklarına,
Diş geçirir um!
Kader denilen askılara;
Gökkuşağı…
En kalabalık kelimeler yaratısıdır; kimse,
Ayrımı iki kol genişliğinden bağıtlı.
Erinlik semâhında,
Zikrinde hicran mührü taşır dervişler.
II.
Benzeşim...
Sancımda Bir Dağ Öteğini
I.
Bir tarihim yok;
Her mısram siler beni yeryüzünden.
Kaybedişlerin dipnotunu düşerim iliklerine;
Gün çarpınca doğrulur, gamze çukurundan,
Toprak kadar eski, ölüm gibi sıcak yüzün.
Mürekkepten çıkardığın gölgene saplanır ok,
Dişlerinden...
Kırlangıç Kanatlarındaki Yavru Denize Zeyl
I.
Biley taşında aykırıldı, çizilirken yarının resmi
Gün denize aktı, buluştuğu yerden hüznün.
Süt dişlerinde beliriverdi ilk hıçkırık ki,
Uzak deniz ülkelerindeAyakları değdi bir kadının çakıl taşlarına…
II.
Ey Şehrazât,
Sevgilim...