I.
Değildi o karanlık duvarlar ki;
Uzun yol türküleriyle sağırlaşan,
ve camdan bakınca dağın ardına,
Koygun vadilere uyarlayan kendini,
İlkyaz çiçeklerini güze çoğaltan.
Kimdi ay ile giydirip sessizliğini,
Bir fırtına sağaltan yorgunluğumuza.
Tâ ki kanımızı donduran sanrılar,
Yeğni bir telaş gibi çıkıp gelene kadar.
Durduran aklımızın zenginliğini,
Kimdi yamaçlara yayılan berdan?
II.
Değil mi ki öteki bir boyutta sisif,
ve girift bir çörten boyunca elif-
-gibi duran bu çağda bir öğleüstü
Sararan bir yapraktır kimliğimiz.
Sağalt beni;
değilse uğuldayan bir denizdir içimiz.
III.
Kimdi o? Kararsız gecenin dalgınlığında,
Nehir gibi aktı dehlizlerinden kentin.
Dudağı kendi yalnızlığına çarparak,
Küçük ve renksiz odalarda çağladı tesim.
Gül közdü, savrulurken bahçelerimden,
İçimde biriken gövdeydik, ikimiz;
ve Tûrâba saçıldı gözevlerimiz.