Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -19

gülrûya hiddetin bir hiçâhiçten
bilinmez ki ferdâda neler gizlidir

öfkeliyim bugün, bugün öfkeliyim Şirâze
bulutlar salkım saçak geçiyorlar göğümden, güneş arada göz kırpıyor
baharınsa sonu geldi buralarda, kış camın ardında hiddetle esiyor
bu halde işte sana nispet öfkeliyim Şirâze
nereden başlayacağımı bir türlü bilemediğim ruh esintilerimin gerisinde
oradan oraya, bazen de buradan oraya savruluyorum
öfkemi durdurmanın, olmadı susturmanın, olmadı alevini söndürmenin,
daha da olmadı onu yok etmenin bir yolu belki on yolu,
belki de sayısız yolu var da ben birini bile bulup içine dalamıyorum
Şirâze bil ki ben bugün öfkeliyim

öfkeliyim bugün Şirâze
bu yerde nokta olup da gelene geçene bir fasılalık ferahlık veremeyişime
bu yerde karanlığın güneşe duruşundan an alıp üzerime
sunamayışıma her işi boş koşturup duranlara
bu yerden geçtim Şirâze
geçtim de imdad edenlerin sesini duyamayışıma öfkeliyim
kendime, içimde dolanmada nefsime…
“insan olan anlar” dediler
“insan olan hem anlar, hem yapar” dediler
“insan olan hem anlar, hem yapar, hem de teslim olur” dediler
hep dediler Şirâze
ben’in anlamayışına, ben’in yapmayışına,
bir de ben’in teslim olmayışına öfkeliyim

katlardan uçursam bu divâneyi, yerlere çalsam bu virâneyi,
hasret ile eritsem bu belvâyı,
daha da aç bıraksam ziyafet masalarında,
susuz koysam ırmak boylarında
prangalasam narin ellerinden
kösteklesem sana koşmaya çalışan ayaklarından
zincirlesem o güzel boynundan
önünü alabilir miyim

öfkeliyim kendime Şirâze hâlâ kör gözlerimin açılmayışına şu gerçeğe duyduklarımı yüreğime indiremeyişime dar-ı dünyaya hadsizce sahip çıkışıma öfkeliyim Şirâze bu denli kendime dayanıp yükselemeyişime bir de şu aşk üzerine dem tutuşum medrese odasına kapanıp aşk kim ben kim Şirâze aşk kime ben kime Şirâze

Cinnah’ta geceler uzun, soğuk ve tedirgindi; her geceye bin araba düşerdi
kaldırımdan kayan gölgeler ya bir kötünün elinde ya da kötünün kendisiydi
geride ağaçlar oynaşır; koşana, kaçana, korkana, aranana göz ucuyla bakardı
kimi kalın gövdeler gizlerdi abes olanı, kimi gövdeler de ifşâ ederdi
Cinnah’ta kış donardı, ben donardım Şirâze
ellerimin çatlaklarından akan kan canımı yakardı
eldiven giysem Şirâze, sanki hep kış kalacaktı
kış bana gelir, ben kışa karşı dururdum
o güler, ben somurturdum
bir salep sıcaklığına Şirâze, aşkı anlık unuturdum
aşk beni yakalar, damdan dama atardı
o attıkça ağlardım; ağladıkça Şirâze, annemin ütülediği beyaz mendiller gelirdi hatırıma
mendiller unutuldu, yerine başka mendiller bulundu
öfkeliyim işte, her unutulanın yerine bir yenisini yakıştırana
her unutulanın yerine bir başkasının konmasına

aylardan bir ay, günlerden herhangi biri   
ben ben’i karşıma geçirmiş seyretmedeyim Şirâze
gözlerimden akan kahverengi, saçlarımdan dökülen beyaz
“bu sen değilsin” diyor bana
kendime yabancılaşmışlığımın hesabını sormadayım
kendi kendime küsmüşlüğümün nedenlerine saplanmış çırpınmadayım
hareket kalmadı Şirâze, hayatın dibine vurduk
püf noktaları püf diye uçup gitti
kalsam böyle, hep kalakalsam böyle, bir öyle bir böyle hep takılsam Şirâze
askılardan alıp giyseler, dolaplardan çıkarıp örtünseler,
halı yapıp çiğneseler, balkonda kurutsalar, mobilya gibi tozumu alsalar
körelir miyim

Şirâze, bir anlatabilsem seni
bütün ah’lar devrilecek


        
Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Sokak Seslerinde Kaybolmak -I- / İsmail Bingöl
Modern Bir Kerem: Talibî Coşkun / Alim Yıldız
Göçebenin İkinci Gelişi / Mehmet S.Rindokur
Çobanlar Ateşi Güzel Yakar Hep / Selami Şimşek
Zemzem / Cafer Petek
Tümünü Göster