O gül-beden sevgili
ne çok uzun boyluydu ne kısaydı kavminden
birer inci sözleri
kavl-i leyyin bahrinden
incinse de kimseyi incitmezdi kat’iyen
görenleri mest eder nur cemâli yakardı
terleyince bedeni
yaprağına çiğ düşmüş gül misâli kokardı
sık ve siyah sakalı pürüzsüzdü yanağı
yüzü hafif uzunca
kırmızıya meyilli beyaz gülü andırır
bir tebessüm edince
seher vakti gülşende sanki gonca açardı
uyanınca esnemez kahkahayla gülmezdi
tane tane konuşur kabalığı sevmezdi
bir lokmacık sofrası yediveren kesilir
o doymadan kalkar ve acıkmadan yemezdi
sade idi libası gösterişli giymezdi
en sevdiği renk ise yeşil ile beyazdı
avuçları genişçe parmakları düzgündü
kemikleri muntazam bilekleri uzundu
hem latîfti hem zarîf
cildi ipek âzâsı birbirine uygundu
pazuları kalınca omuzları iriydi
ne şişmandı ne zayıf
servi boylu sevgili elif gibi biriydi
fısıltıyı işitir uzakları görürdü
iner gibi yokuştan
öne doğru meyleder yolda öyle yürürdü
öfkelense bir nebze
şişer alın damarı bir sessizlik bürürdü
sevgi rahmet menşei lale sümbül gülşeni
çocuklardı nebînin en kıymetdâr çiçeği
başlarını okşayıp gülümserdi şefkatle
reyyan olur reyhanlar
misk ü amber yayılır eksilmezdi günlerce
bir hat idi tüyleri göbeğinden göğsüne
kudret eli nakşetmiş
hangi hattat nesh eder böyle nesih üstüne
dalgalıydı saçları kara iri gözleri
uzun dolgun kirpiği
inci gibi dişleri hilal kaşı var idi
kaşlarının arası açık ama dar idi
misvağıyla tarağı her dem ona yâr idi
ümmetine şefkati günden âşikâr idi
değil mi ki bu yüzden
baştan başa nur gibi yalnız gönlü nâr idi.