Kar Eliftir

Kar, Kâbe’nin örtüsü altında saklanan beyazlıktır, yeryüzü ihrama girip tavaf etsin diye etrafında. O da haccın hazzını yaşayıp, “lebbeyk allâhümme lebbeyk” nidalarına ortak olsun diye.
Kar, gökyüzünün yeryüzüne duasıdır. Öyle bir dua ki, birbirine değmeden ipil ipil, sessiz sessiz düşer toprağa. Çünkü sular, çaylar, ırmaklar secdede hep karı, yağmuru ister. Gün olur saf su olup yağar, gün olur ipek bir örtü olup düşer dağların omuzlarına.
Kar, yeryüzünün kefen giymesidir, baharda dirilmek için. Bunu öğretir dilinden anlayan insanlara. Benim gibi ak kefeni giyin, korkmayın, renk renk çiçekler, kelebekler olup dirileceksiniz.
Aslında kar, Hz. Peygamber’in ifadesi ile mü’minin baharıdır. Çünkü insanın, dünya işlerinden en çok uzak durup, kendini Rabbine verdiği zamandır kış. Kar mü’min için Rabbine çok yaklaşmanın müjdesidir adeta. Şöyle ki bağışlanmanın beyaz beyaz, lapa lapa, çarşaf çarşaf defterleridir kar.
Kar, çocukların topaçlarına uzanan beyaz ellerdir, avuçlarda döndürmek için topaçları. Kızaklarına binip yolculuğun tadına varabilsinler küçük yürekler. Avuçlarına alıp birbirlerine aklığı fırlatsınlar, karalığı değil. Ak olursanız, insanlar sizi işte böyle kartopu yapıp atarlar birbirlerine. Kartopundan kim incinmiştir? Hele bir sevgilinin eline değmiş kardan. Ayrıca kaybolan sevgililerin ayak izlerini kar ifşa etmez mi? Sevgililerin sevgisini artırmaktan başka neyi vardır. Kar, bir anlamda Cenâb-ı Mevlâ’nın gökyüzünün sevgilisi kar ile yeryüzünün sevgilisi insan yârinin buluşmasıdır. Kar gibi ak olan yârleri kim sevmemiş?
Kar, hayata ak bir sayfa açmanın örneğidir: Ey insan, hayatına kar gibi beyaz bir sayfa aç. Aç ki eridiğinde bahar gelsin, tomurcuklar açsın, dallar meyveye dursun.
Kar, kaderdir. Bundan dolayıdır ki Necip Fazıl, “Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı / Elindeyse, beyazdan gel sıyır beyazı” demiştir. Sonra kar taneleri kadar kader vardır. Çünkü yeryüzünden milyarlarca insan var ve her birinin kaderi birbirinden ayrıdır. Bu kar tanelerine “sütle yazılan” yazıları ancak içinde beyaz güller filizlenenler ve kar billurlarından gözlük takanlar okuyabilir.
Kar, şifadır. Yeryüzünün alnı olan dağlara, koltuk altı olan vadilere yağar da yağar. Düşürür ateşini. İnsanların da öyle. Ateşi yükselenlerin kar üstünde çıplak ayaklarıyla üç-beş dakika yürüdüklerini herhalde duymadınız. Doktorlar belki de ondan giyerler beyaz önlüklerini ve hemşireler, ebeler beyaz elbiselerini.
Kar, üşüyen yeryüzüne yorgandır. O olmasa, güzden ekilen buğdaylar, arpalar üşür. Börtü-böcek uyuyamaz mışıl mışıl. Kuşlar, susuz kalır. Ve Eskimolar evsiz.
Kar göğün ciğerlerinden çıkan ak, billur bir nefestir. Kâh damla damla yağmur olup yağar, kâh lapa lapa kar olup usulca düşer toprağa. Kâh bulut olup ufkun yüzüne yaşmak olur, kem gözler görmesin diye.
Kar, Allah adının elifidir. Her yere indikçe çizer elifleri, milyonlarca, milyarlarca. Böyle tesbih eder Hakk’ı. Bundan mü’minler kar yağınca içi ürperir, yumuşar, koşar camilere. Bundan dervişler tekkelerde semâ eder beyaz etekli elbiseleriyle. Çocuklardan eliflerden bir adam yaparlar, yüzünden tebessüm eksik olmayan. Evet, kar eliftir, elinden tutanı Elif’e götürür.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

149. Sayı / Mart – Nisan 2014 / Ay Vakti
Bilmediğini Bilmek ya da Nahşep Kuyusu / Ay Vakti
Şiirde Hasbilik / Recep Garip
Bugün Neyi Arıyorsan / Semra Saraç
Misk / Semra Saraç
Tümünü Göster