Ey Ayna

el-sual
-ey ayna!
-sana bakınca niye hep kendimi görüyorum?
-kendi kusurlarım, zaaflarım, girdaplarım, çözülemeyen bilmecelerim… sıyırıp atamıyorum üzerimden bir tanesini bile. elimi uzatıp yakalayamıyorum. her geçen gün bir yenisini daha ekliyorum zaaflarıma. nokta nokta üzerime kondurduğum benekler büyüyüp devasa bir karaltıya dönüşüyor önümde. gölgem oluyorlar sonra; önümde, arkamda, sağımda, solumda.
-ben neden bu denli acizim ey ayna!
-ben neden bu denli güçsüzüm yıllar yılı kendimi öylesine güçlü sanırken?
-ben neden vadileri aşamıyorum bir bir, daha yolun başında tökezleyip kalıyorum. istek, aşk, mağfiret, istiğna, vahdet…
-kimine yol olan vadiler neden benim önümü kesiyor?
-adına “aşk’’ diyorum, aşık olamıyorum.
-ben neden insan olamıyorum?
-ey ayna! neden taş attığım her kuyuda kendimi görüyorum?
-dağlara, taşlara, uçan kuşlara, yağan yağmura malum olan şey neden benim kalbime işlemiyor?
-söyle ayna nedir beni böyle katılaştıran?
-uçup uçup da hep aynı noktaya varmak neden?
-sana vuran güneş bana niye yansımıyor?
-sen her an tazeliyorken kendini bendeki bu inat niye? Nuh deyince peygamber diyemiyorum.
-söyle ayna, söyle ayna!
-ben sana bakınca niye göremiyorum?

el-cevab
-ey insan!
-ey melekleri kendine secde ettiren insan!
-isimler kitabının başına ilk kendi adını yazdıran insan!
-iblis kibirden alev alev yanarken, topraktan yaratılıp baş tacı edilen insan!
-cennetten kovulan, dünyayı mekân tutan, eline ilk kanı bulaştıran insan!
-kendini bir türlü yenemeyen,
-nefsin urganını tutamayan insan!
-ey kendini güçlü sanan, her işin üstesinden gelebileceğine inanan aciz insan!
-arzularının esiri olan,
-üç günlük dünyada kusursuzluk arayan,
-güzel evler, güzel arabalar, güzel işler, güzel hayatlar…
-her şeyin en mükemmeli için çırpınıp duran, iş ahiret hayatına gelince cennette küçücük bir köşke razı olan.
-demeye ar etsen de içinden “bir kapağı atsak yeter cennete, en aşağı katlara da razıyım.’’ diyen insan.
-şu mütevazılığı fani dünya hayatı için göstersen ya!
-aşk çamuruna batan, battığı çamuru aşk sanan!
-hırs aşkında yanıp tutuşan.
her şeyden şüphe duyan.
-terk edemeyen terk edilmesi gerekenleri,
-terk edilmemesi gerekenleri ardına koyan.
-varlık penceresini aralayamayan insan!
-her şeyin sahibine güvenmeyen,
-tevekkül etmeyen,
-“0 ne güzel vekildir,” diyemeyen,
-fakirlik hırkasını üstüne geçiremeyen insan.
-bir lokma verse fakire, “ah keşke bir gören olsa!” diyen,
-bir yapsa, bin söyleyen,
-sabretmeyen,
-başına bir musibet gelse isyan eden,
-dua için avuçlarını semaya kaldırdı mı duasını anında avuçlarında görmek isteyen insan!
-Rabbin esmasının sırlarına vakıf ol(a)mayan,
-ölülerden ibret almayıp dirilerden medet uman,
-tutkularının esiri insan!
-gördüğü her şeye kâinat kitabının bir kelimesi olarak bakmayan,
-kendini dünyanın merkezine koyup her şeyi kendi etrafında döner sanan,
-terk etmeyi bilmeyen insan.
-ey insan! ya insan!
neredeysen oradan başlarsın evvela.
-kalbini yabani otlardan temizle.
-nefsini eline al, kalbini dirilt.
-seni bu dünya kuyusuna bağlayan şeylerin ipini kes birer birer. düş artık kuyulardan.
-kalbine bağ olmuş heva ve arzularını terket. ne kadar acı verse de o kadar yeşerir kalbinin filizleri.
-dengede kalmayı bil. terazinin hep dünya kefesini doldurup durma. bir tarafı doldurdukça diğer tarafın dibe batacağını gör artık.
-sana güzel gelen, leziz gelen şeylere nefsinle değil, kalbinle bak bir de. ancak o zaman farkedersin bu leziz pastanın içinde zehirli otlar olduğunu.
-her ne olursan ol kendini yüksek görme. verilen tüm makamların birgün alınabileceği bilinciyle müdür değil, vekil müdür gibi davran. sana bu makamı tattırana ihanet etme.
-ancak uyuyarak, yatarak dinlenebileceğin düşüncesini sil kafandan. ruhun da, bedenin de işledikçe kendini zinde hisseder.
-kapsama alanı dışına asla çıkma. doğrusu O zaten seni her an görür, duyar, işitir lakin ya sen O’nu unutacağın mekânlarda isen? O’nun adının anılmadığı mekânlarda işin ne öyleyse?
-sen Rabbini unutursan ne çıkar? ya Rabbin seni unutursa?
-başkalarına duyduğun her muhabbeti Muhammed’den hasıl eyle ki seni Rahmetten uzaklaştırmasın.
-nefis asansöründe hep üst katların düğmesine bas. aşağı inersen çıkması zor olur. unutma ki çıkması zor, inmesi çok kolaydır.
-sebeplere bağlanma, ondan ötesini gör.
-kudret sadece yapmaya değil, yapmamaya da muktedir olmaktır.
-Şayet kabul olmazsa duaların “dualarımı kabul etmemesinden bildim O’nu” de.
-kâinattaki her şey O’na âşıkken sen gölgelere mi âşık olacaksın? sen de aşkını O’na sun, avuç aç, gönlünü ver, deli divane aşık ol. aşıklar yoluna adımını at.
-O’na doğru yürürken ayağını kanatan dikenlere aldırma. gül tomurcuğuna uzanan dalda da diken yok mu?
-ey insan! bana bakıp bakıp kendini görmeyi bırak artık.
-bilirim gönlüne ne düşerse onu görürsün.
-hadi koy kendini bir kenara,
-çık şu kör kuyulardan.
-şu küçücük kuyuyu âlem sanırsın.
-kovaya binip yukarı çıkmaya ne dersin?
-yırt dünya gömleğini Yusuf gibi,
-o zaman zindanlar saray olur sana.
-ey insan!
-sadece sınıf geçmek değil, takdirname almak olsun niyetin.
-dünya ile arandaki mesafeyi aç.
-hep Kâbe’yi tavaf ediyorsun, biraz da kendini tavaf et.
az uyu, az ye, az konuş.
kalbini tövbeyle yıka, şükürle donat, zikirle giydir.
-onu temiz tutmak için deterjanlardan medet umma.
gönül aynasına hakikat sırlarının aksedebilmesi için gönlün her türlü pastan silinmesi gerekir.
– sen de gönül aynasının pasını sil! paslı bir aynada elbette kendinden başkasını göremezsin.
-ey insan!
gönlüne Rahman’ı koyarsan, bana baktıkça O’nu görürsün.
-ufacık kalır nefsin karşımda,
-canla Canan bir olur.
-âlemde sen olursun, sende bir âlem olur.
simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
-haydi insan!
-sen değil misin ki eşref-i mahlukat?
“Bismillah” de, çık artık şu yola!
-aramaya devam et!
unutma ki arayan, gerçekte aranandır!

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

148. Sayı / Ocak – Şubat 2014 / Ay Vakti
Söyleyelim… / Ay Vakti
Paradoks / Şeref Akbaba
Hiçlik / Semra Saraç
Platon’dan Plotin’e Sanat -II- / Necmettin Evci
Tümünü Göster