Peruk

Sandalyede bir o yana bir bu yana oynattığı bedenini, son bir hareketle hızlandırdı ve kalktı. Yanındaki orta yaşlı adama göz kırptı ve eli ile hemen geleceğini işaret etti. Sonra barın loşluğu içinde siyah elbisesi ile yavaş yavaş kayboldu.
Erkek arkadaşı, arkasından uzun uzun baktı. Bardağında kalanları yudumlamak için başını tekrar bara çevirdiğinde, barmenin ve arkadaşının gözlerinin hala o karanlık noktada olduğunu fark etti.İzahı zor bir gurur, kıskançlık ve öfke fırtınası bir anlığına bedenini titrettiyse de bir anda geçti.
Çapkın bir gülümseme ile arkadaşına döndü:
“Ne diyorsun?”
“Ne diyeyim” dedi diğeri, hırıltılı bir gülümseme ile devam etti: “Bir ayağın çukurda hala genç kızların peşindesin!” Benzer bir kıkırdama ile geldi cevap:
“Kızları bırak da son filmim için ne diyorsun, onu söyle”
Uzun ve kıskançlık dolu bir bekleyiş geçti. Cevabı verecek olan bardağı ile oynadı biraz, düşünür gibi yapmaya çalıştı. “İyi” dedi, “Herkes onu konuşuyor. İyi bir ödül alırsın artık.”
Ne kadar gururlandığını ve sevindiğini belli etmemek için dudaklarını büzdü, yüzünde ani bir gülümseme bir tik gibi dolaştı bir iki saniyeliğine…
“Bizde eleştirmen mi var güzelim? Kim değerlendirecek de ödül verecek” dedi.
“Vay” dedi diğeri, “Seni eleştirecek adam yok tabii” kötü bir kahkaha attı ardından.
Diğeri biraz alındı, bunu da yüzünde belli etti mümkün olduğunca. Garsona bardakları tazelemesi için işaret etti bir kez daha.
“Bıçağını derine saplıyorsun, bakalım ne çıkartacaksın bunun altından!” dedi ardından. Uzun bir sessizlik oldu. Biraz barın içine, bardaki yüzlere bakındılar.
Konuşmak istiyor ama nereden başlayacaklarını bilmiyorlardı sanki.
“Merak ettiğim” dedi diğeri ve bir derin iç çekiş ekledi buna. Tekrar başladı cümlesine:
“Merak ettiğim, şu son sahnedeki kızın yüzündeki ifade. Nasıl? Nasıl o kadar hüzünlü bakmasını sağladın? Kız ne bir oyuncu,  ne  bir deneyimi  var. Nereden buldun onu?” Diğerinin yüzüne o çapkın tebessüm yine geldi yerleşti. “Biliyordum bunu soracağını” dedi. “Kimseye söylemedim, sır gibi de sakladım. Bence filmin en önemli sahnesi de o!”
Sonra içkisinden birkaç yudum aldı, önündeki çerezlerden yedi biraz. Ve cümlesine başladı:
“Annemin oturduğu apartmandan bir ev kızı… Birkaç kere eve girip çıkarken görmüştüm. Saçlarını yıllardır kesmezmiş, özenle büyütmüş. Belini geçen çok güzel siyah saçları vardı. Filmin sonuna kimi koyacağım, nasıl bir yüz bulacağım diye düşünürken aklıma o geldi.” dedi.
Diğeri sabırsızlıkla söze girdi: “Ama filmin sonunda saçları kısaydı” dedi.
“Dur biraz, acele etme. ” diye cevap verdi. “Ailesine çok para verdim ve saçlarını filmin çekiminden bir saat önce kestirdim. Hem de tamamen. Bir tek tel saç bırakmadım kafasında. Sonra da kafasına o iğrenç peruğu geçirdim. O güzelim saçları gözünün önünde süpürülürken, başında plastik çirkin bir perukla sessizce oturdu, seyretti. Ve ben de o anda uzaktan yüzünü çektim. İşte benim sırrım bu.” dedi. Arkadaşı hayretle baktı yüzüne. “Pes doğrusu” diyecekti, “Nasıl kıydın kızın saçlarına? O kızın bu kadar acı çekmesine nasıl izin verdin!”
Ancak söyleyecekleri ağzında düğümlendi ve “Vay be!”diyebildi sadece. O sırada, orta yaşlı yönetmenin kız arkadaşı da gelmişti, neşeli konuları konuşmaya kaldıkları yerden devam ettiler.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Seçenek II / Ay Vakti
Anneye Mektup / Alaeddin Özdenören
Demek Yine Hafakan / Fatma Çolak
Ferman Karaçam’la Söyleşi / Şeref Akbaba
Yakup Yalnızlığı / Erol K.
Tümünü Göster