Seçenek

Terazinin hangi kefesine koyarsanız koyun, tartan el ağır basacak tarafı tayin etmişse, sizin kuyruğa girmenizin ve sonucu beklemenizin bir anlamı olmayacaktır. Miyarı önceden belli olan ölçekler, tartıya girecekleri umutlandırmak ve aldatmaktan başka işe yaramayacaktır. Sonucu size anlatırken, ölçü biriminin farklılığından, çabalarınızın emek ürünü olduğundan ama yeterli olmadığından, bilakis size davranıldığı gibi herkese davranıldığından ve uzatmaları oynamanın herhangi bir faydası olmayacağından dem vuracaklardır. Bu sondan başa doğru ters bir önerme değil, sonu belli olan kaziyedir.
Umutlandırmak, heveslendirmek, zihni egzersizler yaptırmak olayın başka bir yönüdür. Tasarımlarınızın, düşüncelerinizin ve hedefinizin sapma noktasına gelmesi sizi şaşırtmamalıdır. Sonuç ilan tahtasına yazılmamıştır o kadar. İlan edildikten sonra siz kendi hatalarınızı ve sevaplarınızı araştıradurun. Tartan elin maharetinden haberdar değilseniz, yeni umutlar ve projelerle hüsrana giden yolda yerinizde saymaktan başka bir şey yapamazsınız. Aklıselim, buradaki sonucu değil, sonuca götüren sebepleri daha bir irdelemesi gerektiğini düşünmeli, varsayımları bir tarafa bırakarak, kökleri dallarıyla aynı dokudan teşekkül etmeyen oluşların, genele şamil sağlıklı ve doğru kararlar,gerçekçi sunumlar ortaya koyamayacağını bilmelidir. Perşembe’nin gelişi çarşambadan belli değil miydi? Ortadoğu’dan Balkanlar’a, Akdeniz Kolonilerinden Orta Asya’ya uzanan bir kültür mirasına sahip olan bizler, yok saydığımız bir medeniyetin izleri silinirken feveran ediyoruz. Borçlarına sahip çıktığımız Osmanlı’nın, her biri nişanı sayılan eserleri yok edilirken görmedik, göremedik. Kökü mazide olan geleceği kurmak abesle iştigaldi. Medeniyet tarifimizi, bir çok tarifsiz kavram gibi ucube hale getirdik. Zihni kargaşalar Buhara’yı, Semerkand’ı, Tilmiz’i, Horasan’ı unutturmuştu bile. Mostar Köprüsü bombalansın. Ecyad yıkılsın. Anadolu’da kültür mirası sayılacak eserler hiçe sayılsın. Yokluğuyla rahata kavuşacağınızı sandığınız, asırları kucaklayan birikimler, alfabenin bütün harfleridir. Sınırların belli olduğu bir dünyada, bu izleri silmenin adı, bir medeniyetin faydalandığınız nimetlerini külfet olarak algılamak, yerine koyduklarınızla da varlığınızı ispat edememenizdir. Kültür maddi ve manevi değerler olarak tanımlanmıyor mu?
Çağdaş dünya sembolik de olsa bu değerler kuramından hareketle, yeni oluşumlar ve yeni şekillenmeler peşinde değil mi ? Duruş önemlidir. Hangi alanda olursa olsun diplomatik faaliyetler bizim tez ve antitezlerimizle şekillenmektedir. İsbat-ı vücud’ta zorlanmamızın sebepleri araştırılırsa, kendimizle barışık olmamamızın bunun nedenlerinden biri olduğunu görürüz. Bir insan, bir toplum, bir ülke kendi değerleriyle yüzleşmek, barışmak, tanışmak, yaşamak zorundadır. Güzelliklere güzellik katmanın, çirkinlikleri ortadan kaldırmanın ve büyüklük onurunu muhafazanın yoludur bu. Sizin yok saydığınız değerler, başkaları tarafından yok edilirken kükremek hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Varsın hüznün kolları bizi sarmaya devam etsin.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Seçenek / Ay Vakti
Künye / Şeref Akbaba
Aşk Kontağı / Sedat Umran
M. Ragıp Karcı İle Söyleşi / Recep Garip
Cenk Kalesi / Nurettin Durman
Tümünü Göster