Muharrem

Yağmur sus diyorsa sus. Ağlama diyorsa dönüp arkana bak­ma.. Sendeki bir damlayı ırmakların taşıyacak yatağı, meraların sulanacak otlağı yok. Bezm-i alem, çeşm-i siyah’in bendesi ol­mak derdinde. Aşk derdi bu, şairin tilmizi ol ve hoşem de git..

Gönül kapısı her dem açık Muharrem, Darası alınmış yarınlar­dan korkma. İbrahim çağrısı insan modelinin çıkmazlarına düşmez, düşmeyecek. Çağrıldığını bil ve git. Mecalin ve meka­nın ne önemi var, makamın ve eşyanın ötesine düşmüş bir damla sana denizi geçmenin sırlarını öğretiyor, önemsizleri kâale alma.. Sende kaybolmayanla sende olmayanı birbirine karıştırma, sana lütfedilene bak, sana atfedilene bak.

Gidemem deme. Beklendiğini bil ve orada, o gün, diriliş san­cağı altında, Altınoluk ve Rükn-ü Yemani’de, Makam-ı İbra­him’de, sende tecelli edenin kulluk babında huzura erdiği ma­kama eriş. Duanın bir bölümüne neyi iliştireceğini biliyorsun. Mecalin makama erişmeye mani olmadığını görecek ve gel­dim diyeceksin. Her dilin ve her rengin, her coğrafyanın ve her ülkenin sendeki birikimin bir katresi olarak toprağa düştüğü­nü göreceksin. Aşkın bir değerin, değerler ötesinde olduğunu ve seni çağırdığını da. Kendi çağının tanığı olarak, kendi örsünde dövülen ve hangi coğrafyada olursa olsun acılar çekenlerin acısını hissederek. Var olan kıymetine değerler katarak ve duruşundaki safiyeti ar­mağan ederek. İki kelime de olsa, sendeki yüreğin dağlanma­sına değil parçalanmasına sebep olan hasret seni bırakmaya­caktır. İçindeki yürüyüşün intizamını bozma, gözlerinde damla olan aşkın kuraklığı yok edeceği demdir bu, geri çekilme.

Hasretin sende düğümlediği ne varsa orada çözülecek, gurbe­tin zimmetine aldığı ne varsa iade edilecek. Bir şair Nabi gibi,

” Makamı Mustafadır” bu diyerek, der­viş Yunus gibi ” Ayağın Tozuna Sür- sem Yüzümü” nidasıyla iç alemde bil- lurlaştırdığı sevdaya tutunarak.

Susmak buralı değil, tutulmak buralı değil Muharrem.

Yaşadıklarımızı unutmadan. İslam coğ­rafyasında olup bitenleri göz ardı et­meden. İnsanımızın imkan sürecinde başkalaşan ve liberalleşen, ben mer­kezli enaniyetini masaya yatırarak ve hal çaresi için dua ederek.

Dua talep edenlerin isteklerini buket yaparak. Kendi çıkmazlarında çıkar yol arayanla­rın uzak durduğu, kendini arayanların Ummanlarda neyi aradıklarını bilmedi­ği, mümin bir yüreğin şablonunda var olan ama arananın o olduğu kanısına bir türlü varılamayan hayat iksirini de­falarca yudumlayarak ve tadarak.

Adını taşıdığın ayın ilk günlerinde için­deki med-cezirlerin serinlik ve lütuf ol­duğunu, sana bir çağrı, her mümine olduğu gibi bir Arafat müjdesi olduğu­nu, geldim nidalarına katılımın nişane­si olduğunu anımsayarak.

İnsan için öncelikle niyet, iç zeminde talep ve istikamette kararlı olmak ve sebepler ne ise olması yönünde gayret elzemdir.

Sana bağışlanmış olan sendeki katre Muharrem.

Gönül koymak varsa, gönül bağına gi­rilir. Giderken yutkunduğun, yağmurla özleşleştirdiğin damlalar adedince ka­bulün var, büzülüp talep ettiğin ve im­kansızlıkla ifadeye çalıştığın her keli­menin yol açtığı kulvarın var. Talep eden bulur vecizesi sana ne kadar ya­kışıyor, seni ne kadar da güzel ifade ediyor. Yağmur gözlerine takılmış muharrem. Islanmak da ne.?

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Küller ve Yangınlar / İsa Karaaslan
Öksüz Çocuklar Galerisi / Üzeyir Süğümlü
Konferansçı / Zeynep Yalçın
Muharrem / Şeref Akbaba
Yoksa Ben de mi Ahfeşleşiyorum / Talip Çukurlu
Tümünü Göster