Yazar: Selami Şimşek
Deprem Yüreği
Ihepsi benim yakınım kardeşimsormaya ne hacetinsanoğlu insanım
bir ağlayan görsem ağlarımdüşmüşse ellerinden tutarımküsmüşse yüreğinden
yürek her...
Şu Güzellik
şu güzellik denizin en mavi olduğu yerdenrüzgâr nefes nefese ırmak ses sese koşar bakondan koynundan hiç çıkmak istemez balıklar
Şimdi Bak Gözlerime Rabıta İle
kimse acılara güveyi olmak istemiyorhüzün göğündür yağmur kara bulutlarınyıldızların düğününde gece de vardır
kuşların iç çektiği vakitleri biliyoruminsanın da...
Ve Yâr Canımı Yara Yara Ağyâra Koşar
neden gözlerin koşar yağmura saçların bulutlaraçocuklar annelerine sular okyanuslaraölüler toprağa gülüşün kan güllerine
neden yüreğin koşar sevdaya yüzün aynalarabakışın...
Üflediği Aşktır Ateşe
taş duvar ören ustanın parmaklarındaki yaralar
alnındaki ter bıyıklarında birikirken güneşe karşı
taşın sesi bir başkadır bilirim ustaların elinde
kızlar çamaşır yıkar ırmak kenarında köpüğü...
Şehri Şöhret Vurmuş Mâsivâ Yerlerinden
yalnızlığın dili suskunluktur soğuk bir akşamda kapıda kalaniçini kimse bilmez kaldırımda çiçek satan yaşlı teyzenin dudaklarına sakladığı gülüşleri de üşür sokak çocuklarınındesem...
Aynalara Sormak Lazım
biliyorum gelinler duvağını nardanelbisesini kardan sevgisini yardanve sesini rüzgardan alır âşıklar
su beyazı mavisi yeşili var biliyorumsu kırmızısını da...
Kudüs Koşusunda Daima Önde Olan Bir Çocuk
Nuri Pakdil, son dönem Türk edebiyatının önde gelen simalarından birisidir. Yazmaya daha lisede öğrenci iken 1950’li yıllarda dergicilikle başlayan Pakdil, edebiyat dünyamızda...
Gülüşünde Ne Çok Hüzün
taş yontuldukça yalnızlaşır insan da öylegülüşünde ne çok hüzün var saklasa da dudaklarıngökler yeryüzünün ruhudur bulutlar göğün
istemedim eskitsin...
Üniversitede Okumak
Anne karnındaki karanlıktan dünya denilen olabildiğince ışıklı
ve süslü eve geldiğimizde gözlerimizi şöyle birazcık açıp ağlamaya başlarız.
Ailemiz ise...
Kalk Güneşe Gidelim
gülüşü vurulan bir çocuğun avuçlarına konan kelebeklerin kanatları taşıyabilir mi yaramın kanını güllere ağarmış saçları boyarsa gece boyar bulutları uyutup
Kalû belâ
sesime bağırdım duymadı işte bir ölünün dudaklarında kalan son harf kadar sözüm
yaraların beyazsa kar sür suluysa yağmur...
Ene’l-Hû
çay hüzündür bir bak rengine anlarsın gülüm
kalbime çöl kumundan hölük ayazından kundak
baba dağların içi...
Ne Çok Kendini Gösterdin Ey Nefsim
kalpler de yıkılır duvar gibi göçer yar gibi
sararmış bir yaprağın topraktaki yalnızlığı
gölgemi yakan ateşin...
Karanlığı İçine Çeke Çeke Sabahlar
ipil ipil yağan yağmurda ıslanan kuşların kanadındaki koku
bulut kokusu göktendir belki bir çocuğun uçurtmasından
çobanların türküsünü mağaralara saklar dağlar dumanla
şimdi avuçlarımdaki yaraları beşiğinde sallasa da...
Çok Ene’l-Hak Taşıdım
bugün çok çocuk aldım yüreğime
gözlerime yağmur
dudağıma çöl
bugün çok gönül aldım sevdalara
ırmak çağıltısı dağların göğsünden
güneş ki okyanuslarda serinlenir
bugün çok gülüş aldım yetimlere
saçlarının her telinde cennet...